Yazı: Batu Çakan
24 Mayıs 2017’de Manchester United, UEFA Avrupa Ligi finalinde Ajax’ı mağlup etti. Dönemin teknik direktörü Jose Mourinho’ydu ve bu kupa, onun United’daki ilk tam sezonunda kazandığı 3.kupaydı. Evet, ilk tam sezonda 3 kupa…
Manchester United o sezon Premier League’i 6.bitirmişti ama UEFA Kupası’nı kazandığı için ertesi sezon Şampiyonlar Ligi’nde olacaktı. Takım her maçta taraftarları tatmin etmese de özellikle turnuvalarda sonuç almayı biliyordu.
2017/18 sezonu, Manchester şehri için özeldi. Fakat şehrin kırmızı tarafı için hiçbir özel tarafı yoktu. Manchester City, Premier League rekorunu kırarak tam 100 puanla şampiyon oldu.
Pep Guardiola, en yakın rakibine 19 puan fark atmıştı. En yakın rakibi gerçekten de en yakın rakibiydi. Manchester United, 81 puanla ligi ikinci bitirdi.
Ertesi sezon işler United yönetiminin istediği gibi gitmedi. Şampiyonlar Ligi’nde grubunu 2.sırada tamamlayan United, ligde inişli çıkışlı performansın ardından Jose Mourinho ile yolları ayırdı.
Jose Mourinho, sayısız başarısıyla futbol tarihinin gelmiş geçmiş en büyük menajerlerinden bir tanesi. Portekizli çalıştırıcının o dönemde yapmış olduğu bir açıklama, Manchester United’ın içinde olduğu durumu anlatıyor gibiydi.
Jose Mourinho, Manchester United ile ligi ikinci bitirmesi hakkında “Kariyerimin en büyük başarılarından biri” diye konuşmuştu.
"Bunu hep söylüyorum çünkü insanlar perde arkasında neler olup bittiğini bilmiyor. Bazen sadece kameraların gördüğü kadarıyla olayları analiz ediyoruz."
Geçiciden Kalıcıya
Ole Gunnar Solskjær, Manchester United tarafından Jose Mourinho sonrası dönemde geçici teknik direktör olarak takımın başına getirtildi.
Norveçli çalıştırıcı, belki de kulübün içinden geldiği için takımdaki bozulmuş ortamı toparladı ve Manchester United takımını tekrardan taraftarını heyecanlandıran bir takım yaptı. Premier League’i 6.sırada tamamlayan United, UEFA Avrupa Ligi vizesi aldı.
2019/20 sezonu futbolda pandeminin yarıda kestiği sezon olarak hatırlanır ve Manchester United, pandemi sonrası futbol dünyasının en tehlikeli takımlarından biri haline gelmişti.
Kırmızı Şeytanlar o sezon bir kupa kazanmaya bir hayli yaklaşmıştı. FA Cup, Carabao Cup ve UEFA Avrupa Ligi’nde yarı finale yükselen Manchester United; sırasıyla bu turnuvalarda Chelsa, Manchester City ve Sevilla’ya elenerek final şansını yitirdi.
Yine de takım hala umut veriyordu ve Liverpool’un domine ettiği bir sezonda (City’nin ikinciliğinin de kesin olduğunu düşünüldüğünde) Premier League üçüncülüğü hiç de fena sayılmazdı.
Ertesi sezon Solskjær ve ekibi hız kesmeden devam etti. Takım, gerçek hayatta bir Premier League kupası kaldırabilecek düzeyde değildi ama taraftarlarının hayallerinde şampiyon olmaya başlamıştı.
Şampiyonlar Ligi’nde turnuvanın en zor grubundan çıkamayan United; PSG ve Leipzig’in arkasından üçüncü oldu ve önceki sezon yarı finalde havlu attığı kupa için şansını tekrardan denemeye hak kazandı.
Yarı finalde Roma ile eşleşen United, başkent ekibini toplam 9-4 ile evine geri gönderdi ve finalde Villarreal’in rakibi oldu. Normal süresi ve uzatmaları 1-1 tamamlanan maçta penatılarda sahadaki 21 futbolcu üst üste gol attı. David de Gea penaltıyı kaçırınca kupa Villareal’in oldu.
Takımın turnuvalarda kolay kırılmayan yapısı, her zaman bir avantajdı. Ama Carabao Cup’ta yarı finalde Manchester City ile karşılaşmak ise tartışılmaz bir dezavantaj… Mavi taraf yine kırmızı tarafa üstün geldi ve yoluna devam ederek son 8 senedeki 6 Lig Kupası’nı kazandı.
Guardiola, City ile adeta deneysel çalışmalar yaptığı ve taktiklerini belki de biraz fazla derinleştirdiği sezonda ligde yine geçilmedi. Fakat Norveçli ve aç kadrosu, Premier League’de City’nin arkasından ikinci oldu.
2017/18’in aynısı mıydı? Şampiyon City, ikinci United. Değildi, değişen bir şey vardı. Bu kez tarihin en fazla Premier League şampiyonluğu kazanan kulübünün teknik direktörü, ikincilik hakkında farklı şeyler söylüyordu.
“Son yıllarda bu lig sadece 2 takım tarafından kazanılıyor. Onların arasına girebilmemiz güzel bir şey ama bu bir başarı değil. Kesinlikle başarı değil.”
Ole Gunnar Solskjær, bu kulübün sahip çıkması gereken ve belki de yönetimin bir ödül vermesi gereken bir teknik direktördü. Onlar da aynı şeyi düşündü…
Yükün Altında Ezilmek
Raphael Varane, 4 Şampiyonlar Ligi ve 1 Dünya Kupası şampiyonu. Jadon Sancho, İngiliz futbolunun son yıllarda çıkardığı en büyük yeteneklerden biri. Cristiano Ronaldo, Cristiano Ronaldo...
Manchester United, 2,5 sezondur özenerek kurulmuş bir takımdı. Birbirine uyan fakat eksikleri olan bir kadro. Yapılması gereken o eksikleri doğru isimlerle tamamlamaktı.
Az önce saydığımız iki isim bu işi tamamen yapabilecek isimlerdi belki de. Stoper sorunu olan bir takıma gelen Varane, sağ kanat sorunu olan bir takıma gelen Sancho.
Cristiano Ronaldo ise her şeyiyle bir Manchester United efsanesiydi. Eğer İngiltere’ye ve özellikle Manchester şehrine dönecekse kırmızı giymeliydi. Nitekim öyle de oldu. Fakat takım için hiç iyi olmadı.
2021/22 sezonunda Cristiano Ronaldo hiç kötü bir sezon geçirmedi. 24 gol ve 3 asist üretti. 36 yaş için gerçekten muazzam. Kötü olan diğerleriydi.
Bir önceki sezonu toplam 85 golle tamamlayan Bruno Fernandes, Marcus Rashford, Mason Greenwood, Edinson Cavani ve Anthony Martial beşlisi; sadece 24 golde kalmıştı. İnanılması imkânsız bir düşüş.
O günlerde Old Trafford sakinleri için kabul etmesi zor bir durumdu ama Ronaldo bu takıma oturmamıştı. Verdiğinden fazlasını alıyordu. Fakat o Cristiano Ronaldo’ydu ve kulübede kalamazdı.
Ronaldo goller atmaya devam ederken önceki sezon parlattığı elmasların birer kalas gibi gözükmesine engel olamayan Ole Gunnar Solskjær, büyük hediyesinin altında kalan adam oldu.
Ralf Rangnick ise Portekizli süper yıldızın kulübü Piers Morgan’a kötülerken verdiği örneklerden sadece biri… Kupa mı? O zaten yoktu.
Manchester’daki Kararlı, Saçsız Adam
Hayır, Pep Guardiola’dan bahsetmiyoruz. Artık bu şehirde bu tanımı karşılayacak başka biri daha var. Üstelik bu kişi, kulüp tarihinin en önemli efsanelerinden birini karşısına alacak kadar cesurdu.
Erik ten Hag, kadroyu kimlerin üstüne kurması gerektiğini çok iyi şekilde analiz etti. Gerektiğinde Ronaldo’yu yedek kulübesinde tutmaktan geri durmadı. Sezona yapılan dengesiz başlangıcın ardından Old Trafford tribünleri karşılarında Ronaldo’ya yer bulamayan bir teknik direktör daha görünce tepkilerini gizlemedi.
Ancak Ten Hag, takımın gerçek performansını zamanla ortaya çıkardı. Bu dönemde düzenlenen Katar 2022 Dünya Kupası belki de onun için büyük bir şanstı. Çünkü Ronaldo, büyük hayallerle gittiği Orta Doğu’dan hiç dönmedi.
Dünya Kupası dönüşünde karşımızda bulduğumuz Manchester United takımı; Marcus Rashford’un gol yükünü çektiği, savunma konsantrasyonu çok yüksek bir takımdı.
Gerçek United geri dönmüş gibiydi. 19 maçta 15 galibiyet, 3 beraberlik ve yalnızca 1 mağlubiyet. Fırtına gibilerdi. Kulüp futboluna geri dönüldüğünden beri ligde kimse onlar kadar maç kazanamadı.
Bu takımın bazı hedefleri olduğu açıktı. Kaşla göz arasında yükseldikleri Carabao Cup finali, onlara diğer hedeflerini açık etmek için gelen bir fırsattı. Manchester United bu fırsatı mükemmel bir şekilde kullandı.
2-0 kazanılan Newcastle United maçı, sadece 6 yıl sonra gelen ilk kupa değil; çok uzun yıllardır beklenen bir dönemin başlangıcıydı belki de…
Comments