Avrupa Futbolunun Üçüncü Büyük Sınavı
top of page

Avrupa Futbolunun Üçüncü Büyük Sınavı


Yazı: Alper Erdem


Yüzyıllardır dünya futbolunun kalbinin attığı Avrupa, 21.yüzyılda 3 kez kalp krizi geçirdi.


Kıta dışından tetiklenen bu krizlerin ilki Batı’dan geldi. Diğer ikisini ise Doğu’dan yükselen ışık tetikledi.


Avrupa futbolu, yaşadığı ilk iki kalp krizini vücuduna çok da fazla zarar vermeden atlatmayı başardı.


Buna karşın üçüncü kriz, belki de hepsinden şiddetli olacaktı…


“Soccer vs Football”


2002 FIFA Dünya Kupası, bizim açımızdan Türk milli takımının unutulmaz performansıyla hatırlansa da başka bir ülkenin futboldaki kaderini de değiştirdi. ABD milli takımı, kimsenin beklemediği bir şekilde çeyrek finale yükseldiğinde, futbol için ülkenin en popüler sporu demek olsa olsa kötü bir şaka olurdu.


Öyle ki ABD, zaten halihazırda kendi spor kültürünü oluşturmuş; NBA, NFL, NHL ve MLB gibi devasa markalar yaratmıştı. Bu markaların yıllık kazançları, Avrupa’daki herhangi bir futbol liginin birkaç katı büyüklüğündeydi.


ABD milli takımının Dünya Kupası’nda çeyrek finalist olmasıysa ülkedeki sporseverlerin gözünü yavaş yavaş Avrupa oyununa çevirmesine sebep oldu. Pazarlanabilecek herhangi bir ürünü keşfetmekte doğuştan yetenekli olan Amerikalılar, elbette bu fırsatı kaçırmadı ve MLS’i küllerinden doğurmak için harekete geçtiler.


Avrupa’da çok ses getirmese de yıllar içinde MLS’teki kulüplerin altyapı ve tesisleşme sorununu çözen yöneticiler, 2007 yılında ise perdenin ardından olanları tüm dünyaya göstermek için gösterişli bir prömiyer hazırladılar.


Amerikalılar için MLS’i Avrupa’ya pazarlayabilecekleri bir isim gerekiyordu. Avrupa’da ise kendi markasını yaratma anlamında bir fenomen haline gelen bir yıldız, kariyerinin son günlerine yaklaşıyordu.


Perde açıldığında İngiliz ikon David Beckham, MLS ekiplerinden LA Galaxy formasıyla spot ışıklarının altında Avrupa’ya merhaba diyor ve meslektaşlarını yeni dünyaya çağırıyordu.


Peki MLS nasıl olmuştu da David Beckham gibi bir süper yıldızı futbol anlamında tatmin edicilikten çok uzakta olan ligine getirebilmişti? MLS yöneticileri elbette bunun için maddi imkanlarını kullanmış ancak bunu da bir regülasyon ile güvence altına almayı ihmal etmemişlerdi. Çünkü onların niyeti, ligi sağlıklı ve sürdürülebilir şekilde pazarlamaktı.


Lig yönetimi, “Belirlenmiş Oyuncu Kuralı” olarak adlandırılan bir uygulamayı devreye sokarak dünya çapındaki özel oyuncuların MLS’e gelmelerinin önünü açmış ve kulüplerin “sadece bu oyuncular için” geniş mali imkanlar kullanmalarına olanak sağlamıştı.


MLS’in Avrupa futbolunun en ikonik yıldızlarından birini bir anda kendi bünyesine katması, kıtada küçük çaplı bir panik havası yaratmıştı. ABD’ye gitmek yıldız oyuncular için birçok açıdan cazip olabilirdi ancak MLS kulüpleri özellikle 20’li yaşlarındaki yıldızları çekebilecek şeyler vaat edemiyorlardı.


Buna karşın birçok süper yıldız (birçoğu futbolunun son yıllarında) emeklilikte önceki yıllarında yeni dünyaya adım atmaktan çekinmedi. Bu isimler arasında; Steven Gerrard, Andrea Pirlo, Ashley Cole, Frank Lampard, Kaka, Thierry Henry, David Villa, Bastian Schweinsteiger, Alessandro Nesta, Robbie Keane, Didier Drogba, Freddie Ljungberg, Juninho, Zlatan Ibrahimovic ve Wayne Rooney gibi Avrupa futbol tarihini bizzat yazmış birçok yıldız da vardı.


Kısa süre içinde MLS’in Avrupalı devlerle yarışamayacak durumda olmasının anlaşılması kıtada her şeyi normale döndürdü. Transfer piyasasındaki MLS etkisi, küçük çaplı bir kriz olarak çabucak atlatıldı.


Öte yandan MLS, belirlediği stratejide sağlam adımlarla ilerleyerek futbolu ülkenin çok takip edilen 10 sporu arasına soktu. Lig en son hamlesini ise, birçokları tarafından dünya futbolunun gelmiş geçmiş en büyük oyuncusu olarak görülen Lionel Messi’yi Inter Miami’ye getirerek yaptı.


“Çin Usulü Transferler”


Çin Devlet Başkanı Xi Jinping, 2010’lu yılların başlarında ülke futbolunun bu kadar geri kalmış olmasına büyük bir sorun olarak yaklaştı.


Dünyanın en büyük ekonomilerinden biri olarak her alanda ileride olmayı benimseyen Çin, Xi Jinping’in bu yaklaşımıyla birlikte futbolda devasa yatırımlar yapmaya başladı.


İlk iş olarak Çin Süper Lig’indeki kulüpler, şirketler tarafından bir anlamda sahiplendirildi. 2011-2015 arasında çoğunluğu devlete bağlı olan şirketlerin bir bölümü Çin Süper Ligi’nden takımlar alarak bu atılıma destek verdi. Bu sürecin ilk günlerinde Chelsea efsanesi Didier Drogba’nın Shanghai Shenhua’ya katılması aslında yapılmak istenen şeyin açık bir mesajıydı. Buna karşın Drogba’nın ilerlemiş yaşı ve sözleşmesinin sonunda alınması Avrupa futbolunda büyük bir kaygı yaratmadı.


Hem Çin’i hem de Avrupa futbolunu değiştirecek hamle ise 2015’te ülkenin en büyük şirketlerinden biri olan Suning Grup’un Jiangsu’yu satın almasıydı.


O güne kadar Çin’de yaşananlar Avrupa futbolunu pek fazla ilgilendirmiyordu. Üstelik MLS örneği de belki de böyle girişimlerin iyi niyetli tanıtım çalışmalarından öteye gidemeyeceği görüşünü hakim kılmıştı.


Ne var ki Çin Süper Ligi’ndeki 16 kulübün sahibi olan şirketlerin toplam değerinin yaklaşık 700 milyar € olması, aslında Avrupa için çok güçlü bir sinyal olmalıydı…


2015/16 sezonunun devre arasında Chelsea’nin 29 yaşındaki Brezilyalı orta sahası Ramires’in Çin Süper Ligi’ne transfer olması gözleri bir anda Çin’e çevirdi. Ramires’in bir istisna olmadığı ise aynı transfer döneminin ilerleyen günlerinde anlaşıldı.


Avrupa futbolunda her daim üst düzey forvetleri kadrosunda bulundurmasıyla bilinen Atletico Madrid, 2015/16 sezonu başında Porto’ya Jackson Martinez için 35 milyon € ödemişti. İlk aylarda La Liga’ya alışmakta güçlük çeken Martinez’in Şubat 2016’da 42 milyon € karşısında Guangzhou’ya transfer olması ise büyük bir şoktu.


Bu transferden sadece 2 gün sonra bir şok da Ukrayna’dan geldi. Liverpool’a transfer olması gündemde olan Alex Teixeira, 50 milyon € bedelle Jiangsu’ya katıldı.


Bir Çin kulübü, Premier League’in en köklü kulüplerinden birinin elinden henüz 26 yaşında formunun zirvesinde olan bir yıldızı almıştı. İşte bu Avrupa futbolunda alarmların çalmasına neden olacak kadar ciddi bir durumdu. Çin’in yatırımları 2016 yazında Hulk’a ödenen 56 milyon € ve 2016/17 sezonunun devre arasında Oscar’ın 60 milyon €’ya Shanghai’ye transfer olmasıyla devam etti.


Bu süreçte Demba Ba’dan Burak Yılmaz’a kadar birçok farklı ülkeden birçok yıldız da Çin’de kendilerine önerilen uçuk maaşlar sebebiyle tercihlerini bu yönde kullandı. Öyle ki Avrupa devleri belki de tarihlerinde ilk kez kıta dışından rakipler ve onların mali güçleriyle boy ölçüşemiyorlardı.

Futbolcuların yanında Luiz Felipe Scolari, Andre Villas-Boas, Sven-Goran Eriksson, Fabio Capello, Roger Schmidt, Manuel Pellegrini ve Rafael Benitez gibi ünlü teknik direktörler de Çin’in yolunu tutmaya başlamışlardı.


Avrupa futbolunun merkezi yavaşça Doğu’ya kayarken Çin yönetimi yapılan bu yatırımların ülke futbolunu geliştirmediğini fark ederek dramatik bir politika değişikliğine gitti. Buna göre takımlara maaş bütçeleri için ağır vergiler getirilmesinin yanında her oyuncu transferinde, onun bonservisi kadar paranın Futbol Gelişim Vakfı’na ödenmesi kararlaştırıldı.


Böylece Avrupa futbolu, ikinci kalp krizinden de kurtulmayı başardı ve her şey kısa sürede “normale” döndü.


“En Büyük Kriz Olabilir Mi?”


2022 FIFA Dünya Kupası’nın ilk kez Orta Doğu’da düzenlenecek olması bazıları tarafından yadırgandı. Bunun yanında turnuvanın yine tarihte ilk kez kış aylarında düzenlenmesine şüpheyle yaklaşanların sayısı çok daha fazlaydı.


Katar’da düzenlenen Dünya Kupası, futbolu Orta Doğu’ya getirdi. Dünyanın en seçkin yıldızları, ülkelerini gururlandırmak için Orta Doğu’ya geldiklerinde belki de çoğu için bu uzun süreli ziyaretlerinin ilki olacaktı.


Dünyanın en zengin ülkeleri arasında yer alan Suudi Arabistan’da Veliaht Prens Muhammed bin Selman, 2020 yılında “Vizyon 2030” isimli bir projeyi hayata geçireceklerini açıklamıştı.

Buna göre Prens Selman, ülkeyi ekonomik yönden petrol bağımlılığından kurtarabilmek için bir yenilik sürecinden bahsediyordu. Daha modern eğitim, kadın haklarının genişletilmesi ve özellikle eğlence sektöründeki yatırımların artırılması projenin temelini oluşturuyordu.


Prens Selman, bu projeyi açıkladıktan aylar sonra Avrupa futbolunun karşısında Newcastle United’ın yeni sahibi olarak geçtiğinde İngiliz kulübü için yaklaşık 350 milyon € harcamıştı. Newcastle United’a yapılan bu yatırımı, Suudi Arabistan’ın Avrupa futboluna dahil olacağının işareti olarak yorumlayanlar haklı çıktı…


Lionel Messi ile birlikte 2000’ler Avrupa futbolunu domine eden Cristiano Ronaldo, sürpriz bir şekilde 2022/23 sezonunun başında Manchester United ile arasındaki ipleri sert bir şekilde kopardı.


Portekizli süper yıldızın Dünya Kupası sonrasında nereye gideceğini merak edenlerin birçoğunun aklından Suudi Arabistan Ligi geçmiyordu. Ne var ki Al Nassr kulübü, Cristiano Ronaldo’yu Suudi Arabistan’a getirmek için yıllık 200 milyon €’dan fazlasını kasasından çıkardı.


Elbette konu Cristiano Ronaldo gibi bir süper yıldızı almak olunca Suudi Arabistan’ın harcadığı bu para (her ne kadar ağızları açık bırakacak cinsten olsa da) göze batmadı. Cristiano Ronaldo’nun o günlerdeki söylediği, “Burayı geliştirmek istiyorlar.” söylemi ise oyuncunun kendisine yaptığı bir PR çalışması olarak değerlendirildi.


Ancak 2023/24 döneminde bu durumun hiç de tahmin edildiği gibi Cristiano Ronaldo’ya özel olmadığı anlaşıldı. Al-Ittihad takımı, Karim Benzema’ya 3 yıllığına 600 milyon € ödediğinde şaşkınlıkla açılan gözler, aynı kulüp N’Golo Kante’ye 2 yıllığına 200 milyon € ödediğinde yuvalarından fırlıyordu.


2030 Dünya Kupası’na ev sahipliği yapmadan önce dünyanın en büyük yıldızlarından bazılarını yerel liginde toplamak isteyen Suudi Arabistan Hükümeti, iddialara göre önümüzdeki 2 yıl içinde kulüplere kullanmaları için yaklaşık 20 milyar €’luk bütçe ayırdı.


Suudi Arabistan kulüplerinin 2023/24 sezonundan yürüttükleri maaş politikası ve sahip olmaları muhtemel devasa bütçeleriyle, Avrupa futbolunu hiç yüzleşmediği büyük bir krizle karşı karşıya getirmesi bekleniyor.


Merak edilen ise Avrupa’nın MLS ve Çin deneyimlerinde olduğu gibi Suudi Arabistan sınavından da sağlıklı şekilde çıkıp çıkamayacağı.


Bunu bize zaman gösterecek…

0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
BEYAZ-01_edited.png
  • Instagram - Beyaz Çember
  • Facebook - Beyaz Çember
  • Heyecan - Beyaz Çember
visa-mastercard-logo.jpg

Copyright © 2020 Lobby Lobos Reklam Her hakkı saklıdır. FourFourTwo.com'da yer alan hiçbir içerik,

FourFourTwo.com'un yazılı onayı olmaksızın yayınlanamaz, yeniden yazılamaz ve bu içeriklerin dağıtımı yapılamaz.

bottom of page