top of page

Azteca’daki Tanrı: Maradona



Yazan: Alper Erdem


1983 yılında bir hastane odasında biri kısa boylu diğeri koca burunlu iki Arjantinli, Güney Amerikalılar için çok olağan bir biçimde futbol konuşuyorlardı.


Olağanüstü olan bu iki adamın isimleri ve taşıdıkları unvanlardı. “El Narigon” (Koca Burun) lakaplı Carlos Bilardo, Arjantin Milli Futbol Takımı’nın teknik direktörü olarak orada bulunuyordu. Hasta yatağında, geçirdiği karaciğer iltihabını atlatmaya çalışan kişi ise birçoklarına göre sadece ülke tarihinin değil, dünya futbol tarihinin en büyük oyuncusu olarak kabul edilen Diego Armando Maradona’ydı.

1974’ten beri Arjantin’in başında bulunan Cesar Luis Menotti’nin yerine göreve getirilen Carlos Bilardo, 22 yaşındaki Maradona’dan iyileşmesini ve takım kaptanı olmasını istiyordu. 22 yaşındaki bir oyuncunun Arjantin gibi bir takımın kaptanlığını yapması olağan dışıydı. Ancak kaptanlık bandını takacak olan o adam, futbol dünyasına ne kadar olağan dışı olduğunu birçok kez kanıtlamıştı.


Napoli’de Büyüdü


Carlos Bilardo’nun kendisine takım kaptanlığı verdiği o görüşmenin ardından Diego Armando Maradona için birçok şey değişmişti. Arjantinli, karaciğer iltihabından kurtulduktan sonra Barcelona’dan ayrılmış ve Napoli’ye rekor bedelle transfer olmuştu.

Mütevazi Napoli takımı, onun dokunuşuyla İtalya Serie A’da tüm ezberleri bozmuştu. Napolili kahraman, İtalyan futbolunun sertliğine karşın git gide daha dayanıklı oluyordu. Maradona’yı en çok başvurulan yöntem, dünyanın her yerinde aynıydı: Çek, vur, tekmele! Tabii yakalayabilirsen…


Dönüşüm


Diego Armando Maradona, Napoli’de geçirdiği ilk 2 sezonun ardından Carlos Bilardo’nun kendisine verdiği pazubandı ile Meksika’ya doğru yola çıktı.

Bugün Arjantin’de bir Tanrı gibi kendisine tapılan Maradona, o günlerde insanların zihninde daha çok 1982 FIFA Dünya Kupası’nda Brezilya ile oynanan maçta 85’te direkt kırmızı kart görmesi ile yer ediniyordu.

Arjantinliler, o dönemde sadece 21 yaşında olan bu süper yıldız adayının ezeli rakiplerine karşın kendilerini yalnız bırakmasını sindirememişlerdi. Brezilya’nın 3-1 kazandığı karşılaşmanın tüm faturası Maradona’ya kesilmişti.

1986’da Meksika’da düzenlenecek olan FIFA Dünya Kupası’na katılmak için toplanan Arjantin’in kadrosu ve son durumu, o günlerde pek de parlak görünmüyordu. Üstelik turnuvanın başlangıcından birkaç gün önce takımın eski kaptanı Daniel Passarella, pazubandının Maradona’ya verilmesine tepki göstererek milli takımı bıraktığını açıklamıştı.

Arjantin, A Grubu’nda Güney Kore, İtalya ve Bulgaristan ile mücadele etmeye hazırlanıyordu. İlk maçta rakip Güney Kore idi.

Maradona, Arjantin takımının en büyük yıldızıydı. Bunu bilen Güney Kore teknik direktörü Jong-hwan Park, takımına İtalya Serie A’daki savunmacıların yaptığını taklit etmelerini söylemişti: Çekin, vurun, tekmeleyin!

Güney Kore’nin sert oyununa karşın Diego Armando Maradona, tüm dünyaya daha ilk maçtan 4 sene önceki çocuk olmadığını göstermişti. Valdano (2) ve Ruggeri takımlarına galibiyeti getiren golleri atarken hepsinde asisti Diego Armando Maradona yapmıştı. Genç kaptan, liderliği saha içinde daha ilk maçtan kazanmıştı.

Buna karşın Güney Kore’nin kadro profili, Maradona’ya dair akıllarında şüpheler bulunanlar için bir kaçış noktasıydı. Asıl test maçı, İtalya karşısında olacaktı.

Napoli formasıyla İtalyan savunmaları bizatihi test eden Maradona, 36.dakikada mükemmel bir voleyle topu ağlarla buluşturduğunda herkes ne izlediğinin farkında varıyordu. These Football Times’taki tarif (çev. Ege Sanlav), bu golün yarattığı etkiyi gözler önüne serecek cinstendi:

“O hızda, o yükseklikteki bir topa, o vuruşu yapmak; birçok oyuncu için imkansızdı.”

Arjantin grubundan namağlup şekilde 7 puanla çıkarken Maradona 1 gol 4 asistle turnuvanın yıldızı olmayı daha o zamandan başarmıştı. Üstelik onun büyüsü takımın seviyesinden gelmiyordu. O, tek başına turnuvadaki diğer tüm oyunculardan farklı olduğunu top ayağına her değdiğinde kanıtlıyordu.

Maradona bunu kanıtlamaya devam ederken Arjantin, Son 16’da Uruguay’ı da geçti. Çeyrek finalde ise rakip İngiltere idi.

Falkland Savaşı’nın izleri, iki takım arasındaki rekabeti körüklüyordu.

Diego Armando Maradona, 22 Haziran 1986’da İngiltere karşısında bir şey yaptı. Attığı 2 gol, sadece 2 gol değildi. Oynadığı oyun, daha önce görülenlerin hepsinden farklıydı. Oyuna haksız rekabet getirir gibiydi. Diğerleriyle arasında fark yoktu. Bu bir uçurum mesafesiydi.


Ancak o maçta yaşananları tarif etmeye bu cümleler -ya da herhangi başka cümleler- de yetmeyecekti. Dakika 51’de Steven Hodge topu, İngiltere kalecisi Peter Shilton’a doğru yolladı. Maradona, vazgeçmeden topa doğru koştu…koştu…Sonra havaya yükseldi. Shilton’un elleri arasından savrulan top ağlara doğru giderken Maradona takım arkadaşlarına yüksek sesle sevinmelerini söylüyordu.

Shilton’un tepkileri, Arjantinli oyuncuların sorgulayan bakışları, İngilizlerin öfkesi ve hakem Ali Bennaceur’un orta noktayı göstermesi. En iyi dram filmlerinde bile bundan daha iyi bir sahne kurgulanamazdı. Üstelik filmin adı da maçın sonrasında yaptığı bir röportajda Diego Armando Maradona’nın ağzından döküldü: “Biraz Maradona’nın kafası, biraz da Tanrı’nın Eli”

Futbol tarihinin en ikonik gollerinden birini atan ve ona Tanrı’nın Eli adını veren Maradona, bu golden sadece 4 dakika sonra başka bir şey daha yaptı.

Dakika 55’e girildiğinde top orta sahada onun ayağındaydı. 10.8 saniye sonra ise Maradona maçtaki ikinci golünü kutluyordu. O süre zarfında 44 adım atmıştı. 12 kez topa dokunmuştu. Peter Reid, Terry Butcher, Terry Fenwick, Kenny Sansom ve Peter Shilton… Tıpkı stadyumdaki 114.580 seyirci gibi sadece olan biteni izleyebildiler. Şaşkınlıktan açılan gözler, istemsizce ayaklanan seyirciler ve bir alkış fırtınası. Diego Armando Maradona, 22 Haziran 1986 öncesinde çok büyük bir yıldızdı. Ancak o gün, bambaşka bir şeye dönüştü. Arjantinliler için bir yarı-tanrı (hatta bazıları için bizzat Tanrı), dünya futbolu içinse eşi benzeri olmayan bir ikon.

Bu tarihi maçı 2-1 kazanan Arjantin, Maradona’nın geldiği seviye itibariyle çoktan kupa şampiyonu olarak gösterilmeye başlanmıştı. Kendilerine güvenenleri yanıltmayan takım, yarı finalde Belçika’yı Maradona’nın 2 golüyle geçmiş ve finalde Batı Almanya’nın rakibi olmuştu.


O dönemin en büyük futbol ekolü, final maçında direnmişler ancak Maradona’yı ve Arjantin’i yıkamamışlardı.

3-2 biten maçta 1 asist yapan Diego Armando Maradona, o günden beri kırılamayan bir rekorun sahibi olmuştu. Ondan sonra kimse, bir Dünya Kupası’nda 10 gole direkt katkı yapamamıştı.

Arjantin için şüphelerle başlayan 1986 FIFA Dünya Kupası, Azteca’da 114.590 seyircinin önünde Tanrı’nın Eli’nde havaya kalkıyordu.


0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page