Yazı: Osman Can Erkut
Premier League’in 12. haftasında, sezona istediği gibi bir başlangıç yapamayıp çıkış yakalamak isteyen Chelsea, ligin bir numaralı favorisi Manchester City ile 4-4 berabere kaldı. Maç skorundan da anlaşılacağı gibi seyir zevki açısından izleyicileri fazlasıyla tatmin eden karşılaşma; gerek teknik direktörlerin ana planları gerek de maç içerisindeki hamleleri açısından üzerine konuşulabilecek birçok detayı da içinde barındırıyor.
Büyük Maçların Belirleyicisi: Pres
Yakın dönemde üst seviye takımların, daha doğrusu futbolun trendlerini belirleyen takımların oynadığı oyuna baktığımızda bu takımların sonuca ulaşmak için topa sahip olmak istediklerini ve bu doğrultuda bazı prensipler benimsediklerini görürüz. Örneğin geriden oyun kurma konusunda ısrarcı olurlar, kalecilerini dahi bu sürece dahil ederler, bek oyuncularından en azından birini de genellikle merkezde konumlandırarak buradaki üstünlüğü korumayı hedeflerler. Ancak bu takımların birbiriyle oynadıkları maçlara baktığımızda ise topa sahip olma oranlarının birbirine yakın olduğunu, bu üst düzey teknik direktörlerin ana planlarının pres düzeni ve rakibi karşılamak üzerine yoğunlaştığını görürüz.
Chelsea ve Manchester City arasında oynanan bu unutulmaz müsabakada da bu durumu fazlasıyla gördük. City’nin %55, Chelsea’nin %45’le oynadığı maçta her iki takım da 3’e yakın gol beklentisine sahipti ve ana planlar açısından maçın en belirleyici unsuru son dönemde sıkça olduğu gibi takımların pres planlarıydı.
Chelsea’nin Pres Kurgusu ve Manchester City’nin Oyun Kurma Şablonu
Pep Guardiola, oyun kurulumunda ve devamında rakip sahaya yerleştiğinde 3-2-5 dizilimini kullanarak maça başladı. John Stones’un yokluğunda Rodri’nin yanında ikili pivotu oluşturma görevi ise Manuel Akanji’nindi.
Buna karşılık Pochettino, City’yi kompakt ve dar bir 4-4-2’yle karşıladı. Enzo Fernandez ve Moises Caicedo merkezi oluştururken Gallagher ise Nicolas Jackson’ın yanında ileride konumlandı. Chelsea’nin presteki temel hedefi, rakibinin pas kanallarını ve bu sayede bulabileceği muhtemel geçişleri kapatmak üzerine kuruluydu. Pochettino, bu kurguyla City’de Bernardo Silva ve Alvarez ikilisini büyük oranda kısıtlamayı başardı. Ev sahibi ekipte Caicedo, Bernardo Silva ile; Enzo Fernandez ise Alvarez ile eşleşti. Maçın Chelsea adına yıldızlarından Conor Gallagher da Rodri’ye prese giden oyuncuydu.
Chelsea’nin 4-4-2 pres kurgusu. Gallagher, Jackson’un yanında ve kenar oyuncuları da dar bir şekilde pas kanallarını kapatıyor.
Arjantinli teknik direktörün bu kurguyla göze aldığı muhtemel risk, City’nin kenar oyuncuları Phil Foden ve Jeremy Doku’nun uzun toplarla bek oyuncularıyla bire bir kalabileceğiydi. Ancak merkez oyuncularının etkinliği büyük oranda kısıtlanınca, City buradan da büyük fırsatlar üretemedi.
City’nin Presi ve Chelsea’nin Varyasyonları
Manchester City tarafında Pep Guardiola’nın kurguladığı pres ise tamamen bire bir eşleşmelere dayanıyordu. Bu kurguda öne çıkan nokta da Guardiola’nın Rodri ile Caicedo’yu, Alvarez ile de Enzo’yu marke etmek istemesiydi.
Oyun kurulumunda esnek olan Chelsea’nin ana planı, Cucurella’nın bir stoper gibi konumlandığı üçlü bir kurguydu. James özellikle ilk yarıda biraz daha ileride çizgiye yakın konumlanınca onunla Doku eşleşti. Maça sağ önde başlayan Cole Palmer da zaman zaman oyun kurulumuna destek olmak için Gallagher ile birlikte derine geldi. Palmer’ı marke etmek için Gvardiol öne çıkmak durumunda kaldı, benzer bir durum Rodri ve Gallagher özelinde de geçerliydi. Chelsea, en atlet iki hücumcusu olan Sterling ve Jackson’ı çoğu zaman Walker - Akanji ikilisiyle bire bir bırakma şansına sahipti.
Chelsea’nin ilk yarıda gösterdiği oyun kurma şablonu. City’nin bire bir eşleşmelerini görüyoruz. Palmer da merkeze yakın ve Gvardiol’u beraberinde sürüklüyor.
Ancak Chelsea, geriden çıkarken yalnızca bu plana odaklanmadı ve kaleci Sanchez’in uzun vurduğu toplarla da preste risk alarak geriden eksilen Manchester City savunmasını vurmayı hedefledi. Pochettino, Enzo Fernandez, Jackson ve Gallagher gibi oyuncularıyla takımının fiziksel avantajını kullanmayı hedefledi ve uzun toplardan sonra ikinci topları bu isimlerle yapacağı baskıyla kazanmayı amaçladı. Chelsea’nin Sterling’le bulduğu ikinci gol de bu yaklaşımın sonuç verdiği anlardan biriydi.
Pochettino’nun İkinci Yarı Hamleleri
2-2 girilen ve henüz ilk dakikalarında City’nin Haaland ile 3-2’yi bulduğu devrede Pochettino, yaptığı hamlelerden karşılık alıp maçın sonucuna etki etmeyi başardı. Bu yarıda iki kez geriden gelip beraberliği alan Arjantinli teknik direktör, ilk etapta takımın en yaratıcı hücumcusu Palmer’ı merkeze alıp Gallagher’ı ise sağ kenara gönderdi. Ardından Enzo’nun yerine Mudryk’i oyuna aldı, Sterling’i sağda görevlendirerek kurguyu bir kez daha değiştirdi. Londra temsilcisi bu hamlelerin ardından her iki çizgide de atletik hücumcular bulundurmaya başladı ve oyunu, bu oyuncular üzerinden genişletti. 67. dakikada Chelsea’nin beraberliği bulduğu golde Gallagher, sol çizgideki Mudryk’e uzun bir top göndermiş, Caicedo’nun da koşu atmasıyla o kanadı kapatmaya giden Rodri bu sefer merkezi boş bırakmıştı. Devamında ceza sahası önünde boşluk bulan Gallagher’ın Ederson’dan dönen şutunu Jackson tamamlamıştı. Ayrıca Pochettino’nun bir diğer hamlesi olan Broja da penaltıyı kazandıran oyuncu oldu.
Chelsea Neler Vadediyor?
Todd Boehly’nin takımı devralmasıyla rekor bonservis harcaması yapan Chelsea, geçtiğimiz sezonki kaotik ortamın ardından bu sezona da iyi bir giriş yapamadı. Bu sezon şu ana dek Liverpool, Arsenal ve son olarak City ile berabere kalan; bir hafta önce de dokuz kişi kalan Tottenham’ı 4-1’le geçen, yani büyük takımlara karşı kaybetmeyen bir Chelsea izledik. Ancak aynı takım iç sahada Nottingham Forest, Aston Villa ve Brentford’a gol atamadan kaybetti. Bu olumsuz tabloda suçu Boehly yönetimine veya Pochettino’ya atmak mümkün. Ancak şu ana kadarki hayal kırıklıklarına ve transferde yapılan abartılı hamlelere rağmen Pochettino yönetimindeki Chelsea, sezon ilerledikçe çok daha iyi bir takıma dönüşebilir. Hem City maçında hem de önceki maçlarda Chelsea, iyi bir pres takımı olabileceğinin sinyallerini verdi.
Ancak yine de Pochettino’nun önünde özellikle hücum anlamında çözmesi gereken problemler bulunuyor. Takımın hücumdaki en büyük ve belki de tek yaratıcı oyuncusu olarak Cole Palmer öne çıkıyor. Fakat City’den transfer edilen 21 yaşındaki oyuncu, henüz bu seviyede yeteri kadar maça çıkmamasının etkisiyle birçok pozisyonda iş final kararını vermeye gelince doğru seçeneği her zaman göremiyor. Palmer tabii ki büyük bir potansiyel ve bu haliyle bile Chelsea seviyesinde fark yaratmayı başardı ama yine de Pochettino’nun hücumdaki yaratıcılığı artırması gerekecek.
Chelsea’de hücumda aşılması gereken bir diğer problem ise skor konusu. Jackson her ne kadar son iki maçta dört gol atmış gibi görünse ve özellikle atletizmiyle takıma farklı açılardan katkı verse de bitiricilik konusunda seviye atlaması gerektiği bilinen bir oyuncu. Kağıt üzerinde Sterling, bu skor katkısını verebilecek oyuncuların başında geliyor ancak o da bu sezon ligde dört gol bulabildi ki bu gollerin ikisi de Luton karşısında geldi. Her ne kadar bu sezon golle tanışamasa da attığı ceza sahası koşularıyla öne çıkan Gallager, profili itibarıyla bu noktada katkı verebilecek isimlerden biri olabilir. Hem yaratıcılık hem de skorerlik noktasında Chelsea’nin elini rahatlatacak bir diğer isim ise şüphesiz milli aradan sonra takıma dönmesi beklenen Christopher Nkunku olacak.
Tabii ki bu denli büyük yatırımların yapıldığı bir ortamda sonuçlar gelmezse ilk çözüm teknik direktörle yolların ayrılmasıdır. Ancak Tottenham ve City maçlarından namağlup çıkan ve birkaç hafta sonra rahat bir fikstüre kavuşacak olan Chelsea, bu sürecin sonunda Pochettino yönetiminde çok daha komple bir takım haline gelebilir.
Kommentare