Ali Artuner, Çağlayan, Mehmet Aydın, Hüseyin Yazıcı, Mehmet Işıkal, Nevzat, Gürsel Aksel, Ertan Öznur, Nihat Yayöz, Fevzi Zemzem ve Halil Kiraz. Türkiye’de bir dönem futbola damga vuran Göztepe’nin, eğer bir aksaklık olmazsa sahaya çıktığı on bir bu şekildeydi. Başlarında da bir Süvari vardı…
İzmir, Türkiye’de ilk karşılaşmalara ev sahipliği yapması açısından futbol tarihimiz için büyük önem arz eden şehirlerimizden biridir. Göztepe, Karşıyaka, Altay, Altınordu, İzmirspor gibi büyük kulüplerin yanı sıra Metin Oktay, Mustafa Denizli, Sait Altınordu ve Gürsel Aksel gibi muhteşem futbolcuların da evi olmuştur. Fakat futbolu futbol yapan, büyük vizyonerler ve modern fikirlerin bir araya gelmesiyle oluşan sinerjidir.
60’lı yıllar dünyanın gelişmeye ve küreselleşmeye başladığı bir dönem olduğu gibi, futbol için de bazı mühim değişikliklerin başladığı bir süreçti. Uzun yıllar Göztepe’de futbol oynamış ve vizyoner kişiliğine yakışır bir şekilde oyunu oyunun kaynağında öğrenme hevesiyle İngiltere’de antrenörlük eğitimini alarak önce körfezin diğer yakasına, ardından evine yani Göztepe’ye teknik direktör olarak geri dönüyordu. Dedik ya futbolu futbol yapan vizyoner fikirlerdir. Adnan Süvari de futboldaki değişimi, futbolun evinden tecrübe ederek Türkiye’de uygulama niyetiyle dolup taşan bir futbol dâhisiydi.
-Taktiksel gelişim, özellikle pas oyunu futbolu çok değiştirdi. Türkiye ise bu değişimi yakalamak hususunda biraz ağır davranmıştı. Pas oyunu ve futbolun takım olarak oynanması gerektiği fikri oyunun ruhuna işlerken, adına daha sonra Total Futbol diyeceğimiz; yüksek takım birliğine ve sınırsız pas kombinasyonuna dayanan bu alan paylaşımı futbol tarzının ülkedeki ilk uygulayıcılarından biri Süvari’nin Göztepe’si oluyordu. Takım, net bir 4-3-3 dizilimini uygularken Fevzi Zemzem’in etrafına kurulan bu makine, iki Türkiye Kupası ve bir Cumhurbaşkanlığı Kupası’nı müzesine götürüyordu.
Türk takımları, yıllarca Edirne’nin ötesine geçtiğinde birkaç sansasyonel galibiyetin haricinde sağlayamadığı yürüyüş de, Süvari’nin vizyonuyla zincirlerini kırıyor gibiydi. 1968-69 sezonunda Fuar Şehirleri Kupası’nda ilk turda kura ile Marsilya, 2. Tur’da Rumen Arges Pitesti, 3. Turda ise Yugoslav OFK Belgrade takımları elenerek yarı finale kalınmıştı.
Yarı finalde ise o dönemde zirveleri yaşayan Macaristan’ın Ujpest takımına elenerek Edirne’nin dışında da futbolumuzun ayak seslerini duyuruyordu. O sene Türkiye Kupası’nı kazanan Göz-Göz, Kupa Galipleri Kupası’na katılma hakkı elde ederek bir başka yürüyüşe başlıyordu. Kupa’nın birinci Turunda Lüksemburg ekibi US Luxembourg toplamda 6-2’ye geçildi. 2. Turda rakip Galler ekibi Cardiff City idi. O da toplamda 3-1’lik skorla geçilmiş ve çeyrek final kurasında rakip Heleno Herrera’nın Roması olmuştu. İtalya’da oynan ilk maçı 2-0 kazanan Roma, İzmir’de 0-0 berabere kalarak Göztepe’yi elemiş ve Türk futbolu bir rüyadan daha uyanmak zorunda kalmıştı.
Türk Milli Takımı’nı da üç sene çalıştıran Süvari, SSCB galibiyetiyle takımı parlatmıştır. Göztepe’de çalıştığı toplam 22 yıllık kariyerinde, takımı hep ilk beşte tutarak ve her sezon Avrupa’ya taşıyarak tarihinin en başarılı günlerini yaşatarak adını futbol tarihimize altın harflerle yazdırmıştır.
Yazımın başında kendisinden bahsederken kullandığım vizyoner sıfatını hem oynattığı futbolla hem de 6 dil bilmesiyle aynı zamanda bir iletişim uzmanı olması, gibi o güne kadar genellikle yabancı futbol adamlarından görülen özellikler ile yaratıcı fikirlerini sahaya yansıtması sayesinde, bugün artık git gide daha çok konuştuğumuz Teknik Direktör Takımları’nın Türkiye’deki en başarılı uygulayıcılarından biri olmuştur.
Kendisini ifade edecek en iyi cümleyi ise Marsilya maçı öncesi bir Fransız gazetesinden gelmişti:
Muhteşem Türk…
Yazar: Mehmet Can Bilge
Adnan Süvari Röportajı (TRT 3 Futbol Arşivi) | GözGöz Tv
Comments