TFF Hukuk, Kadın Futbolu ve Sürdürülebilirlikten Sorumlu Yönetim Kurulu Üyesi Şafak Müderrisgil, kadın futbolundaki büyük başarıları ve geleceğe dair hedefleri FourFourTwo’ya anlattı! (Mart 2024)
Röportaj: Alper Erdem
TFF’de bir süredir kadın yöneticilerin varlığı dikkat çekiyor, bu da bizi açıkçası çok memnun ediyor. Çünkü burada çok anlamlı çalışmalar da oluyor. Ancak gerek Sayın İdil Karademirlidağ Suher gerekse Sayın Nükhet Küçükel Ezberci, geçmiş dönemlerde birçok önemli faaliyette bulundular. Son dönemde ise tek kadın yönetici olarak sizi görüyoruz. Bu üzerinizde ekstra bir sorumluluk hissi ve baskı yaratıyor mu?
2022/23 döneminde İdil Hanım’ın ve Nükhet Hanım’ın TFF yönetiminde yer almaları çok önemliydi ve bir kilometre taşı oldu. Ciddi bir irade ve vizyon ile birlikte her ikisi de çok önemli adımların atılmasına öncü oldular. İdil Hanım, Bahçeşehir Üniversitesi İletişim Profesörü ve alanında çok tanınan bir isim. Nükhet Hanım ise hem bir iş kadını hem de diplomat geçmişi vardı ve kendisi şu anda da Madrid Büyükelçisi olarak kariyerine devam ediyor. Her iki isim de Türkiye Cumhuriyeti’nin yetiştirdiği çok değerli kadınlar ve TFF’ye çok farklı bir açılım getirdiler. İdil Hanım iletişim alanında, Nükhet Hanım da dış ilişkiler alanında, kadın futboluna gönül vererek başarılar kazandırdılar. Ben de çok şanslıyım ki bayrağı onlardan devraldım ve sorumluluğumun farkındayım.
Bunun çok iyi bir başlangıç olduğunu düşünüyorum. Burada da aslında yönetimi ve başkanı tebrik etmek gerekiyor.
Benim uzmanlık alanlarım; hukuk, sürdürülebilirlik, kamu politikası ve sürdürülebilir yatırımlar. Ben de bu uzmanlık alanlarımı hayata geçirip tecrübelerimi aktarmaya çalışıyorum. Daha önce sürdürülebilirlik bir başlık değildi ve dolayısıyla TFF için bunlar yeni alanlar diyebiliriz. Ayrıca kadın futbolu da bu kadar net bir şekilde ortada yoktu.
İlk kadın futbol maçı 1954 yılında İzmir’de oynanmıştı. Şimdi, 70 yıl sonra Kadın Futbol Stratejisi’ni paylaştık ve ne yazık ki 70 yıl beklememiz gerekti. İlk kadın futbol ligi 1994’te kurulmuştu. Kadın Futbol Ligi kurulduktan 30 yıl sonra TFF, Türkiye’nin Kadın Futbol Stratejisi’ni ortaya koydu. Bunları önemli adımlar olarak görüyoruz.
Kadınların yönetim kurulunda yer alması konusuna da değinmek istiyorum çünkü bunun çok önemli bir mesele olduğunu düşünüyorum. Kadınların karar alma süreçlerinde yer alması her kurumda olduğu gibi TFF için de çok önemlidir. Hem yönetim kurulunda hem de daha aşağı kademelerde kadınların karar verme mekanizmaları içinde yer alması gerekir. Çünkü burada çeşitlilik, kapsayıcılık kavramları devreye giriyor. Nüfusumuzun yarısını kadınlar oluşturuyor ve o yönetim kurulu odasında kadınlarımızın sesini duyuyoruz. Ayrıca, kadınlar çok farklı bakış açıları getirebiliyorlar. Tabii ki bir de kız çocuklarına ve kadınlara rol model olma sorumluluğumuz var. Futbol camiasında bizzat yer alsınlar ya da yer almayıp izleyici olsunlar. Tüm bunların farkındayız ve görevi de üstlenmiş bulunmaktayız.
Bizim için baskı yaratıyor mu, zor mu kolay mı düşünmüyorum bile…Sadece yapıyorum! (Gülerek)
Geçtiğimiz günlerde kadınların Türk futbolundaki konumu için tarihi bir öneme sahip olduğunu düşündüğümüz Kadın Futbolu Stratejisi yayımlandı. Sizi bu çalışmaya iten sebep neydi?
Bayrağı devraldık ama nereden devam edeceğiz? diye baktığımızda önceki yönetimin ve kadın yönetim kurulu üyelerimizin çabalarını gördüm.
2022 yılında TFF’de, The Game Plan strateji belgesiyle tüm Türk futbolunun stratejisini ortaya koyacak bir çalışma içine girilmişti. Aralık 2022’de Kadın Futbol Odak Grubu kurulmuştu ve futbolun stratejisini belirlerken kadın futbolu böylece dahil edilmişti. Bu anlamda dünyada hangi örnekler var? Hangi örnekleri içselleştirebiliriz? gibi konularda analizler yapıldı. Ardından 2023 Mart’ında da paydaşlarla bir çalıştay yapıldı. Örneğin, Benchmarking analizi yapıyorsunuz ama Avustralya’daki, Amerika’daki veya İspanya’daki model size bire bir uymayabiliyor. Bu noktada bizim ihtiyaçlarımız ne? Paydaşlar ne düşünüyor? O filtreyi kendi sistemimize taktığımızda çalışacak mı? gibi soruların cevapları için paydaşlarımızla görüşmemiz bizim için değerliydi.
Çalıştay ve birebir görüşmelerden sonra da nisan ayında ilk rapor çıkmış ve haziran ayında da bu rapor güncellenmişti. Yaptığım her işte her zaman; daha önce ne yapılmış, veri toplanmış mı, paydaşlar ne diyor? gibi sorulara çok dikkat edilmesi gerektiğini düşünürüm. Çünkü biz masada oturur bir strateji yazarız ancak paydaşı dinlemediğiniz zaman o strateji çöker. Bu kolektif yürütülmesi gereken bir çalışmadır.
TFF’de yönetici olmak benim için çok yeni bir deneyimdi ve gözlemlerimden sonra kasım-aralık ayı itibarıyla bir atağa kalktık. Taslağımızı şubat ayında oluşturup bunu paydaşlarla, futbol kulüpleriyle, Süper Lig ve 1. Lig takımlarıyla paylaştık. Bir anket doldurdular, sonra bir diğer toplantıda değerlendirmelerde bulunduk. 8 Mart’ta da bunu lanse etmeye karar verdik. Bu çalışma ayrıca FIFA’ya göndereceğimiz strateji belgesidir. Maalesef şimdiye kadar böyle bir çalışma FIFA’ya hiç gönderilmemiş.
Erdem Göktürk’ün futbol tarihin anlatan çok güzel bir kitabı (Türkiye Kadın Futbol Tarihi) var. Erdem Bey bu kitabı yazmış ve hediye ediyor ama bence bunun basılması ve daha çok insana ulaşması gerekiyor diye düşünüyorum. Kitaba baktığımızda 1954’te ilk maç, 1969’da ilk futbol takımı Kınalıada öne çıkıyor. 1994’te ilk lig kuruluyor. Dünyaya baktığımızda ise kadın futbolu I. Dünya Savaşı’ndan sonra erkeklerin cepheye gitmesiyle gelişiyor. Çünkü meydan boş. Ayrıca kadınlar fon yaratmak amacıyla futbol maçı yapmaya başlıyor. Erkekler savaştan dönüyor, II. Dünya Savaşı’na gidiyorlar ve kadın futbolu yine yükselmeye başlıyor. Erkekler dönünce yine düşmeye başlıyor. Kadın futbolunun çok enteresan bir hikayesi var.
1994’te Şenes Erzik başkanken UEFA ilk kez o zaman “Kadın futbolu neden yok?” diye sorunca kadın futbol ligi kuruluyor. Düşünebiliyor musunuz, o günden bugüne 30 yıl sonra ilk kez strateji belgesini sunuyoruz.
Tabii burada isimleri de zikretmek lazım. İlk maçta mesela Marika Hanım, Müşerref Hanım... İlk kadın hakemler; Drahşan Arda, Sema Tokat, Sevinç Yıldız, Aynur Aydoğan, Lale Orta… Bunlar o kadar önemli isimler ki… Bu kadınların, kadın futboluna başlamaları devrim niteliğinde bir olay.
70 yıl önce ilk maç, kadın futbol ligi kurulduktan 40 yıl sonra ilk strateji… Artık bu çalışmayı yapmanın zamanı gelmişti. Elimizde veriler var ve böyle bir ihtiyaç da var. O verilerden faydalanarak bu stratejiyi oluşturduk.
Dünyadaki gelişime bakıyoruz, kadın futbolu yükselen bir trend. Sadece Türkiye’de değil, tüm dünyada yükseliyor. Suudi Arabistan’a bakın; o kadar iddialı geliyorlar ki… Elbette bu rüzgarı biz de yakalamalı ve küresel arenada yerimizi almalıyız. Çünkü bir de spor diplomasisi diye bir şey var ve bunun önemi giderek anlaşıldı. Çok kaotik bir dünyadayız. Savaşlar, afetler, hastalıklar… Güzel şeyler de söylemek lazım. Spor, insanları birleştiren bir fenomen. Dolayısıyla spor diplomasisi anlamında da Türkiye’nin bu alanda yerini alması gerekiyor. Yurt dışında birçok ziyaret yapıyorum, heyetler kabul ediyorum. Spor diplomasisinin ne kadar önemli olduğunu çok daha iyi anlıyorum. Kadın futbolu burada çok önemli rol oynuyor diyebilirim.
Türkiye’de arşivcilik çok büyük bir problem. Bu noktada hem bahsettiğiniz kitaptan örnekler verdiniz hem kadın futbolunun atılımından bahsettiniz…TFF olarak geçmişe yönelik bir çalışma düşünüyor musunuz? Bu noktada bir arşivcilik çalışması gelecek planlarınız arasında yer alıyor mu?
TFF’de o kadar çok konu var ki… Bu da onlardan biri diyebilirim. TFF binasına geldiğinizde duvardaki resimleri görmüşsünüzdür. Bir de kadın futbolcular için bir duvar yapmamız gerekiyor. Bunun için de bir arşiv çalışması yaparak kadın futbol tarihini de net olarak ortaya koymamız gerekiyor. Az önce bahsettiğim kitapta yer alan kadın futbolcularımız, hakemlerimiz… Tamamen kişisel fikrim olarak söylüyorum, belki bir belgesel bile yapılabilir. Henüz yönetimden çıkan bir karar yok ama bu benim listemdeki kalemlerden birisi. Bir konsorsiyumla birlikte çalışma grubu kurup sizin gibi medya kuruluşlarıyla birlikte çalışmak da çok güzel olurdu.
Ülker ile yapılan çalışmanın çok başarılı olacağına yürekten inanıyoruz. Bu çalışma nasıl ortaya çıktı?
“Futbol erkek sporudur, kızlar futbol oynar mı, kız gibi topa vurma” gibi ifadeler günümüz gerçeklerini ve ihtiyaçlarını karşılamıyor.
Kız çocukları için futbolun tabana yayılması çok önemli ve bizim farkındalık geliştirip bariyerleri, tabuları yıkmamız gerekiyor. Futbol herkes için; hepimiz için. 'Futbol erkek sporudur; kızlar futbol oynar mı?; kız gibi topa vurma!' gibi ifadeler günümüz gerçeklerini ve ihtiyaçlarını karşılamıyor. Artık başka bir çağda yaşıyoruz. Futbolu herkes oynayabilir, kızlar da oynar hatta gayet de güzel oynar. Bu noktada tabana yaymak, farkındalık geliştirmek ve ilgiyi artırmak çok önemlidir.
Neden kadınlar bir potansiyeli açığa çıkarmasınlar? Biz bu şekilde düşünüyoruz. Ülker’in sponsor olduğu proje de böyle ortaya çıktı. Dünyanın çeşitli yerlerindeki kız çocukları videolar yükleyerek bir seçmeye girdiler ve bir kampa geldiler. Teknoloji bir anda mesafeleri sıfıra indiriyor. Ben hep anahtar kelimeler üzerinden giderim; kadının güçlenmesi, kız çocuklarının güçlenmesi, teknoloji, kapsayıcılık, çeşitlilik, sürdürülebilirlik ve eşit fırsatlara erişim var. Tüm bu anahtar kelimeleri bir araya getirdiğinizde böyle güzel bir proje ortaya çıkıyor. Ümit ediyorum ki bundan yararlanan kızların sayısı da artar. Bence çok güzel bir başlangıç oldu.
Kız çocuklarının velilerine de dokunabilmemiz ve onlara güven vermemiz gerekiyor. “Benim kızım neden futbol oynasın? Güvenli bir ortam mı? Geleceğine bir faydası olacak mı?” sorularına cevap verebilmeliyiz. Burada da her zaman olduğu gibi yine veriler, raporlar, araştırmalar devreye giriyor. Bu noktada kadın futbolu konusunda yapılan birtakım araştırmalar, ölçümler var. Aslında benim de kurmuş olduğum bir sosyal girişim var, Etkiyap. Etkiyap, yaklaşık 4 yıldır kadın futbolunu ölçüyor. TFF görevi benim için enteresan oldu ama biz zaten 4 yıldır kadın futbolunu ölçüyorduk. FIFA ile UEFA ile görüşüyorduk. Çünkü bizden ölçüm konusunda bilgi istiyorlardı.
“Kızlar Sahada”nın 9-14 yaş arası kız futbol okulları raporu var. Burada “yatırımın sosyal getirisi” diye bir metodoloji var, bu uluslararası bir indikatör. Futbolun topluma sağladığı yararı ve sosyal etkiyi ölçen bu raporda diyor ki; kızların %96’sının öz farkındalığında artış oldu, %99’unun sosyal becerileri gelişti, %98’inin motivasyonları, %96’sının dayanıklılığı ve %97’sinin ise spor bilgisi ve kültürü arttı. Yani aslında maksat; toplumsal cinsiyet normlarını futbol aracılığıyla kırıp kız çocukları ve kadınları güçlendirmek, eşitsizlikleri azaltmak. Dolayısıyla bu projeler önemli.
Bu anlamda TFF’nin bir projesi daha var: Futbol İletişim Projesi. O proje, Kadın Futbol Direktörlüğü altında olmasa bile içinde kız çocukları da olduğu için burada değinmek istiyorum. 2023’te ilk adımları atıldı, 16 ilde 6-14 yaş arası 500 bin çocuğa ulaşmayı hedefliyor. Bunun yarıya yakını kız çocuklarından oluşuyor.
Türkiye’de kadın futbolunun çok güçlü bir sosyal sorumluluk misyonu var. Ancak bunun yanında sportif başarı da burada çok ön planda yer alıyor. Siz bu sosyal sorumluluk misyonu ve sportif başarı arasındaki dengeyi nasıl görüyorsunuz?
Kadın futbolu, Türk futbolunun bir yan dalı ya da sosyal sorumluluk projesi değil, topluma yapılan yatırımın ta kendisidir. Bu cümle aslında bu konudaki düşüncemi çok net bir şekilde dile getiriyor. Çünkü kadın futbolu aracılığıyla hem kız çocukları hem de kadınlar için eşit fırsatlara, sağlıklı yaşama ve istihdama erişim sağlıyor. Yetenekleri, öz güveni, liderliği ve takım çalışmasını geliştiriyor. Tüm bunlar için kız çocuklarına ve kadınlara bir kapı açıyor. Bu da bizim için toplumun sürdürülebilirliğini sağlıyor. Kız çocuklarını ve kadınları daha sağlıklı, daha sürdürülebilir, daha verimli bir toplumun yapı taşları haline getiriyor. O yüzden kadın futbolu, bir sosyal sorumluluk projesi olmaktan öte topluma yapılan yatırımın ta kendisidir diye düşünüyorum.
Sportif başarı elbette ana hedef olmalıdır ancak bu hedefin yanında toplumsal fonksiyon da yarışıyor. Çünkü futbolun toplumsal olarak eşitleyici, dengeleyici bir rolü var. Hem kadın hem erkek futbolunda aynı şey geçerlidir. Sadece Türkiye’de değil, tüm dünyada öne çıkan ana konu hep kadın futbolcusu olarak öne çıkarılıyor. Çünkü geride ve itmemiz gerekiyor. Onun için kadın futbolu çok önemli ve katalizör rolü var. Bu yüzden de yükselişine devam ediyor.
Örneğin Sydney’deki finali seyreden şanslı insanlardan biri olarak söyleyebilirim ki atmosfer muazzamdı. Kısacası kadın futbolu, küresel bir ajanda. Türkiye’de bu küresel ajandanın içindeki yerini alacak.
Kadın futboluyla amacımız, kız çocukları ve kadınların futbol ekosisteminde daha fazla yer almasını sağlayarak kapsayıcı ve sürdürülebilir bir çerçeve oluşturmak olacak. Nihai olarak sportif başarı için gereken zemini ve yetenek havuzunu hazırlayarak toplumsal fayda yaratmayı hedefliyoruz. Tam olarak bu bizim vizyon ve misyonumuz oldu.
Yakın zamanda Türkiye’nin AB Erasmus projelerine başvurduğunu biliyoruz. Bu konuda süreç nasıl ilerliyor? Türkiye’nin global olarak kadın futboluna eklemlenmesi açısından bu projeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Önümüze toplam 5 Erasmus projesi geldi. Türk futboluna ve TFF’ye de ilgi yüksekti. Bu 5 projenin hepsi 400 bin € ölçeğinde oluşuyor. Şunu diyebilirim ki kız çocukları ve kadınlar için kadın futbolunun gelişmesi için çeşitlilik, kapsayıcılık, çevresel ve sosyal etki yaratmak üzerine kurgulanan kapasite geliştirilmesine, farkındalık oluşturulmasına ilişkin bir dizi proje var. Bu projelerin içinde tanıdığımız bir futbol insanı Graeme Souness ile birlikte kadın yöneticiler, hakemler, oyuncular, kız çocukları da yer alıyor. Hangi projenin kabul edilip edilmeyeceği eylül ayında belli olacak.
Ülkemizin globalde kadın futboluna eklenmesi ve bu talebin dışarıdan gelmesinin çok sevindirici olduğunu söyleyebilirim. Futbol kulüpleri, başka federasyonlar, başka SPK’lar bizi davet etti, biz de onları davet ettik. Milletlerin birbirine futbol sayesinde karışması ve ortak bir değerin birlikte ortaya çıkarılmasından söz ediyoruz. Bu sebeple barışçıl ve çok değerli projelerin içinde yer alıyoruz.
TFF’nin stratejik aksiyonları içerisinde “kadın futbolu kültürü oluşturmak” önemli olsa da yer yer Türkiye’de futbol ikliminin yaşadığı gerginliği de görüyoruz. Bu durumu göz önüne aldığımızda bu kültürü oluşturma konusunda ne gibi zorluklar görüyorsunuz?
“Kadın futbolu Türkiye’de henüz bir 'beyaz sayfa'. Biz bu beyaz sayfaya ne yazacağız? Önemli olan bu!”
Bu çok zor bir durum ama diğer taraftan da kadın futbolunun Türkiye’de bir beyaz sayfa olduğunu düşünüyorum. “Tabula rasa” (boş levha) diye bir kavram vardır. Biz bunun içine ne yazacağız? Önemli olan bu. O yüzden sorumluluğumuz büyük. Çok da vakit kaybetmeden bir an önce o beyaz sayfaya yazmaya başlamamız gerekiyor. Bu beyaz sayfayı nasıl dolduracağız, bunu da bir cevap olarak düşünebilirsiniz.
Burada olumlu tarafından yaklaşmak zorundayız. Sorunlar yok mu? Var. İstemediğimiz olaylar yok mu? Var. Ancak duracak mıyız? Hayır. Niyetimiz var, motivasyonumuz var, aksiyon da olacak. Yapacağız. İlerlemek zorundayız. Durmadan ilerlemek durumundayız.
Futbol kültürünü oluşturmak o kadar kolay bir şey değil. Bizim strateji belgemizdeki 3 aksiyondan ikincisi “kadın futbol kültürünü oluşturmak”. Ayrıca “İletişimi geliştirmek” diye bir maddemiz de yer alıyor. Öncelikle ilginin artırılması gerekiyor. Yani daha çok kız çocuğunun, velilerin, taraftarların, bütün paydaşların katılımını sağlamak temel hedefimiz olacak. Elbette farkındalığın artırılması da çok önemli ama tüm paydaşlarımızla konuşmamız, sürekli iletişimde olmamız gerekiyor.
Bir de bilinilirliğin artırılması var. Orada da özellikle dijital kanalların çok değerli olduğunu düşünüyorum. Bunu yaparken bir ekonomik model de oluşturmak gerekiyor. Bir döngü var; önce farkındalık, sonra bilinirliğin artması gerekir. O artınca bir yandan veriyi toplayıp şeffaf bir şekilde hesap vermeye başlamış oluruz. Tüm bunlar olunca bir değer yaratıyorsun ve değer olunca yatırım da ortaya çıkıyor. Orada bu döngüyü yaratabildiğimiz ölçüde gelirleri de artıracağız.
Burada sizlere çok işler düşüyor. Sizler bizim için tüm bu stratejileri hayata geçirme noktasında çok önemli paydaşlarımızsınız. Kısacası kadın futbolu beyaz bir sayfa dedik ve bu sayfayı nasıl dolduracağımızı da tespit ettik. Niyetimiz, motivasyonumuz, planımız, stratejilerimiz var ve harekete geçiyoruz.
TFF, son yıllarda iletişim anlamında herkesin şikayetçi olduğu bir konuda ciddi atılımlar yaptı. Sizin bahsettiğiniz iletişimin ne kadar güçlü olduğunu eylemlerle gördüğümüz bir dönem geçiriyoruz. Kadın futbolunda özellikle mevcut durumda futbolcularımızın tanınması, bilinmesi adına şu anda TFF’deki medya departmanında bir planlama var mı? Yoksa süreç içinde karşılaşacağımız bir çalışma zinciri mi olacak?
Bu konuda çalışmalarımız devam ediyor. Şimdi sokağa çıkın, bir kadın futbolcu adı sorun, acaba kim biliyor? Bir portre çalışması yapmamız gerekiyor. Teknik direktörlerimiz, antrenörlerimiz, yöneticilerimiz…Necla Hoca (Güngör) bu anlamda çok güzel işler yapıyor. Futbolcularımızı futbol camiamızdaki insanlar biliyorlar ama genelde bilinirlik azalıyor. Türkiye Kadın Voleybol Milli Takımı’mıza bakın, artık herkes isimlerini biliyor. Demek ki böyle bir kapasitemiz var ancak anlatmakta daha iyi olmamız gerekiyor.
Bence bir noktada ayrıştırmak ve bir paydaş havuzu oluşturmak gerekiyor. Sosyal medyada birçok hesaplar var. Onları da olabildiğince takip etmeye ve beğenmeye çalışıyorum, siz de onlardan birisiniz. Bu çok önemli bir şey. Burada sizlere de görev düşüyor ama FourFourTwo Türkiye olarak siz zaten yapıyorsunuz, bunu görüyorum. Futbolu günlük rutini içinde takip etmeyenlere de ulaşmamız gerekiyor. Bunu artırmak hepimiz için bir hedef olmalıdır.
Erkek futboluna baktığımızda gerçekten bir fenomen görüyorum. İnsanların eğitimi, pozisyonu, görevi, sosyo-ekonomik durumu ne olursa olsun bununla yatıp bununla kalkıyor, bir adanmışlık oluşuyor. Kadın futbolu için de bu adanmışlığı, bu ilgiyi, bu takip mekanizmasını yaratmamız gerekiyor. Neden olmasın? Bu yüzden o beyaz sayfayı doldurmak gerekiyor ve bu konuda hepimizin üzerinde sorumluluk var.
Kadın Futbol Milli Takımı’mız C Ligi’nde 6’da 6 yaptı ve inanılmaz bir başarı sergileyerek üst lige yükseldi. Gelecekte EURO 2025 hedefimiz var. Teknik direktörümüz Necla Güngör de bu turnuvanın Türkiye’de kadın futbolunun geleceği adına çok önemli olduğuna değindi. Acaba EURO 2025 bize bu boş levhayı doldurmak için bir fırsat olur mu?
Elbette, neden olmasın? Necla Güngör ekibiyle birlikte bu işi harika götürüyor ve milli takımımızla gurur duyuyoruz. Hiç yenilmeden C Ligi’nden yükseldiler. Eşleşmelerden de memnunuz ve ben de maçlarda olacağım.
Biz, öğrenme eğrileriyle karşı karşıyayız. Öğrenerek yapıyoruz, kendimizi zorluyoruz, konfor alanımızdan çıkıp deniyoruz. Bazen kazanıyoruz, bazen kaybediyoruz. Ama aksiyondayız, durmuyoruz. Ben burada her ne olursa olsun ilerleyeceğimizi düşünüyorum, ümitliyim. Teknik direktörümüze de katılıyorum. Milli takımımız iyi bir tarih yazdı. Motivasyonumuz ve niyetimiz var, azimliyiz. Elimizden gelenin en iyisi yapacağız. Aksiyon, aksiyon ve aksiyon diyorum! (Gülerek)
Arsenal – Manchester United kadın futbol takımlarının maçını 60 bin kişi stadyumda izledi. İngiltere Teknik Direktörü Sarina Wiegman’ın adı, İngiltere Erkek Futbol Milli Takımı için geçiyor. Siz de geçtiğimiz günlerde Birleşik Krallık’tan bir heyeti konuk ettiniz. Türkiye’de kadın futboluyla ilgili İngiltere odağında güzel gelişmeler olacak mı?
Çok güzel bir ziyaret oldu. Onlar anlattı, biz anlattık. Karşılıklı bir etkileşim yaşadık. Spor diplomasisi ve etkileri bu diyebilirim.
Spor diplomasisi anlamında birçok girişimimiz var. Hem yurt içindeki elçilikler kanalıyla hem de yurt dışındaki temaslarımız vasıtasıyla bu girişimlerin takipçisi olmaya devam edeceğiz.
Sarina Wiegman’ın geçmişine bakınca çok küçük yaşta sokakta başlayıp 6 yaşında bir futbol kulübüne dahil olduğunu görüyoruz. Futbolcu olmuş, birçok pozisyonda oynamış, kaptanlık yapmış, teknik direktör olmuş ve madalyalar kazanmış. İngiltere’de şu anda futbolun başında ve erkek takımının başına geçebilir mi diye tartışılıyor. Çalışınca bazı şeylerin olduğunu bu güzel örnekle görüyoruz. Üstelik tüm bunların yanında beden eğitimi öğretmenliğine de devam ediyor. Futbolla ilgili her kutucuğa tik atmış. Böyle bir tecrübeden neden faydalanmasınlar? Üstelik İngiltere, ben bir erkek seçiyorum, ben bir İngiliz seçiyorum diyebilirdi. Ne diyor? Ben bir Hollandalı ve bir kadın seçiyorum. Neden? Çünkü işinde çok iyi. Tabii ki bu gibi örnekler eminim ülkemizde de ortaya çıkacak. Kendisi bir efsane.
Tribünlerin doluluğu konusunda da bir ekonomik model yaratmak avantaj sağlıyor. Kadın futboluna yatırım yapıldığı ve bir gelir kaynağı olacağını anlatabildiğimiz ölçüde bu alana ilgi artacaktır. Bu konuda farkındalığı artırarak bir değer yaratmamız gerekiyor. Medyada yer alması, yayın, sponsor ve bahsin legalize edilerek o döngünün yaratılması, bu anlamda avantaj sağlayacak. Diğer taraftan da altyapının geliştirilip doğru iletişim kurulmasının önemli olduğunu düşünüyorum. Çok yönlü bir strateji ki bizim stratejimiz de onu söylüyor. Yarı profesyonelleşme de o yüzden var. Bir sistem yaratmamız gerekiyor. 8 Mart günü tanıttığımız bu strateji de bunların ilk adımı oldu. Neden bizim stadyumlarımız da dolmasın? Ona uğraşıyoruz.
Milli maçlarımızın olduğu dönemde çok ciddi çalışmalar yaptık. Anadolu’nun değişik illerinde olan maçlarda bir hafta, 10 gün öncesinden çalıştık. Valilikler, belediye, üniversite rektörlükleri, oradaki Gençlik ve Spor Müdürlüğü, okullar ile bir araya geldik. Onlarla yaptığımız çalışmalar, benim bir gün önceden gidip tüm o saha ziyaretlerini yapmam, ekiplerimizin çalışması, stadyumun ve soyunma odasının hazırlanması bizlere büyük avantaj sağladı. Tabii tüm bunlar bir ekip çalışması ile oluşuyor. Kolektif bir çalışmanın ürünü ile çok büyük bir ilgi oldu.
Çorum’da Hitit Üniversitesi’nin rektörü futbola son derece ilgiliydi. Rektörümüzü bir gün önce ziyaret ederken dedik ki ‘Hocam, keşke burada bir ölçüm yapabilsek. Bu maça gelenler, belki de hayatlarında ilk kez bir kadın futbol maçına gelecekler.’ Kendisi de bir anket hazırlattı ve sokak anketiyle ölçtü ki sonuçları elimize ulaştı. Bu verilerin; bir sonraki adım ne olacak, neyi eksik yaptık diye kendimizi de anlamamız açısından kıymetli olduğunu düşünüyorum. Ayrıca ileriye dönük stratejilerimizi kurgulamak için de çok önemli. Gerçekten de Çorum doldu. Aileler geldi. Anne, baba, çocuk, hala, teyze, nene, dede doldurdular. Muazzam bir manzaraydı. Hayatlarında ilk kez kadın futbol maçı izlediler ve çok da güzel geçti.
Dünyaya baktığımızda araştırmalar önümüzdeki 5 yıl içinde kadın futbolunun en çok izlenecek spor aktivitesi olacağını söylüyor. Çok güzel bir haber.
Komentarze