Real Madrid ve Atletico Madrid, Mayıs 2014'te tarihlerinde ilk kez bir Avrupa kupası finalinde karşı karşıya geldiler.
Diego Simeone’nin takımı Atletico Madrid, 1996’dan beri ilk kez La Liga şampiyonluğunu yaşamış olsa da henüz müzesine bir Şampiyonlar Ligi kupası koyamamıştı. Öte yandan Carlo Ancelotti’nin Real Madrid’i ise Kral Kupası’nı kazandıkları sezonda tarihlerindeki 10. Şampiyonlar Ligi şampiyonluğunu kazanıp “la Decima’yı” gerçekleştirmeyi hedefliyordu.
Atletico Madrid – Real Madrid rekabetinin, yaygın olarak bilinen “faşizme karşı halk” inanışının aksine birçok yönden bunun tam tersi biçimde şekillendi.
1903'te Madrid'de yaşayan üç Basklı öğrencinin Athletic Bilbao'nun kardeş kulübünü kurmasıyla, şu anda Atletico Madrid olarak bilinen kulüp ortaya çıktı. “Athletic” ön ekinin ve kırmızı-beyaz çizgili formaların tercih edilmesi de bu yüzdendi. 1920'lerin başında, kulüp Basklı kökleriyle tüm bağlarını kopardı ve tamamen bağımsız bir yapıya kavuştu.
1920'lerde üç Campeonato del Centro şampiyonluğu kazandıktan sonra Atletico Madrid, 1928'de düzenlenmeye başlayan La Liga'ya davet edildi.
1936-39 İspanya İç Savaşı kulübe köklü değişiklikler getirdi. İspanya Hava Kuvvetleri üyeleri tarafından kurulan bir başka kulüple birleşen Athletic Aviacion de Madrid, yeni otoriter hükümetin de onayını aldı. Hava Kuvvetleri’nden birçok üyeden oluşan bir ekip, 1940 ve 1941'de sadece lig şampiyonluğunu değil, aynı zamanda Athletic'in başarılı askeri gücü sebebiyle General Francisco Franco'nun takdirini de kazandı.
Real Madrid, kötü bir şekilde Franco’nun hobi oyuncağı olarak anılıyor olsa da kulüp “Real” unvanını, Madrid FC olarak kurulmasından 18 yıl sonra, 1920'de Kral XIII. Alfonso döneminde aldı.
Diktatör Franco’nun kulüple ilişki kurmaya çalıştığı açık ancak “Generalisimo’nun ne zaman beyaz renklerden vazgeçtiğini tespit etmek de hayli zor. Yine de Franco’nun Real Madrid’in 1950'lerdeki başarılarından büyük keyif aldığı bir gerçek.
Alfredo Di Stefano, Real Madrid'i ilk beş Avrupa Kupası da dahil olmak üzere zirveye taşırken ilgi odağı olmaya hevesli görünen Franco için oldukça çekici bir hale büründü.
Franco'ya göre Real Madrid, merkeziyetçiliğin erdemlerini, İspanya'nın büyüklüğünü ve ülkenin dünyadaki hayati konumunu simgeliyordu. Los Blancos gösterişli futboluyla Avrupa'yı fethederken kim Franco rejimine itiraz edebilir veya onu hor görebilirdi ki? Real Madrid, aslında sıradan bir futbol fanatiğinden başka bir şey olmayan Franco'nun kendini yüceltmesi için başka bir araçtı.
Aşırılık: Radikal Taraftar Grupları
Franco döneminin izleri Real Madrid'in beyaz formasında kalmaya devam ederken Atletico da aşırı radikal siyasetle mesafeli olmaktan bir hayli uzak. Öyle ki Atletico’nun önde gelen taraftar gruplarından Ultras Frente Atletico da dahil olmak üzere birçokları bu fikirleri paylaşıyor.
Duvarları radikal grafitilerle kaplı olan Vicente Calderon çevresindeki barlarda oturan Frente ultras, rakip taraftarlara orada olduklarını hissettiriyor. Stadyumun içinde, saldırgan tezahüratlar ve pankartlar görmek ise alışıldık bir durum.
Aynı şekilde Real Madrid'in de tatsız taraftarları yok değil. Ultras Sur, aşırı radikal eğilimli diğer bir grup ve onlar da zaman zaman Santiago Bernabeu'da kendi sembollerini sergiliyorlar. Ancak Ultras Sur, şehirdeki rakipleriyle aynı üne sahip değil. Öyle ki bir Real Madrid taraftarı, Frente Atletico'nun Ultras Sur üyelerini “boş balon” olarak gördüğünü iddia ediyor.
Ultras Sur, bir zamanlar Real Madrid ile kurduğu bağları kaybetti. Rakip taraftar grupları arasındaki şiddetli anlaşmazlıkların sonucunda kulüp, Ultras Sur’a ayrılan güney tribününü yeni nesilden daha “iyi huylu” taraftarlara verdi. Buna ek olarak grubun bazı üyelerinin Santiago Bernabeu’ya girişleri dahi engellendi.
İleri Gelenler vs İşçi Sınıfı
Real Madrid'in heves uyandıran bir orta sınıf kulübü olmasında bir gerçeklik payı var. Santiago Bernabeu, Madrid'in Chamartin bölgesinde yar alıyor ve bu bölgedeki Real Madrid taraftarlarını çoğunluğu sabırlı ve muhafazakar olan eski nesil İspanyollar oluşturuyor. Ayrıca inkar edilemez bir şekilde, Real Madrid’e üye olanların çoğunluğunu “havalı” bir kesim oluşturuyor. Bu da sosyal statüsünü yükseltmek isteyenlerin kulübe bağlanmasına neden oluyor.
Yine de kulübün tek destekçileri bunlar değil. Son zamanlarda yapılan bazı anketleri kanıt olarak gösteren Real Madrid taraftarları, size toplumun her kesiminden daha fazla takipçiye sahip olduklarını söyleyecektir. Tüm büyük kulüplerde olduğu gibi Real Madrid de tüm sosyal sınıflardan ilgi görüyor. Kulüp, zenginlik veya nüfuz nedeniyle değil, bir futbol kulübü olarak başarısından dolayı çekici geliyor.
Real Madrid'in "zengin seçkinler" ve Atletico’nun "iyi dürüst fakirler" olduğunu kabul eden anlatının modası geçmiş gözüküyor.
Los Blancos'un Atletico'dan daha büyük, daha başarılı ve daha zengin olduğu tartışılmaz ama El Derbi Madrileno; zengine karşı fakiri, düzene karşı işçi sınıfını veya kraliyete karşı halkı temsil etmiyor. Bu, tarihleri, politikaları ve destekçileri çok daha karmaşık ve ilginç bir hikaye anlatan iki yerel rakip arasındaki bir maç.
Comments