Salgının Ekonomik Yansımaları ve Espor - Dorukhan Acar
top of page

Salgının Ekonomik Yansımaları ve Espor - Dorukhan Acar

Güncelleme tarihi: 26 Nis 2020

Spor ekonomisti ve aynı zamanda Galatasaray SK Yönetim Kurulu Üyesi Dorukhan Acar ile birlikteyiz. Salgının ekonomik yansımalarını, espor’un hedeflerini ve gündemi FFT için konuştuk.

Röportaj : Furkan Alportaklı

 


Dünya’da birçok ülkede liglerin ertelenmesiyle birlikte futbolun tutkusunun yanında ekonomik boyutlarını da rakamlarla hatırladık… Sizce hayatımız tekrar normalleştiğinde futbol ekonomisinde küçülmenin boyutları ne denli olacak?


Asıl soru işareti normalleşmeye kadar olan dönemin ekonomik tablosu ne olacak? 2019-2020 sezonu kalan maçları oynanacak mı, oynanmaz ise kalan haftaların kaybı nasıl telafi edilecek? Yayıncı kuruluşların tamamına yakını ligler durduğundan itibaren yayın gelirini kesti. Bu sekiz maçın geliri özellikle son düzlük olmasından dolayı ilk haftalara göre toplam havuzda daha fazla bir paya sahip.




Kısacası 21-22 milyar euro bandında hesaplanan Avrupa futbol pastasının 5 milyar euro’luk kısmı ne olacak? O da belirsizliğini koruyan bir durum. İkinci soru ise 2019-2020 sezonu sonrası durum nasıl gerçekleşecek? Burada negatif ve pozitif faktörler devreye giriyor. Negatif faktörden başlarsak güven probleminden dolayı futbol ve spor tutkusu yüksek bile olsa insanlar hemen dışarı çıkmamaya ve birçok aktiviteye dahil olmamaya çalışacaktır.


Pozitif faktör ise dijital ve sanal gelirler artabilir ve bir ivme yakalayabilir. Ayrıca her yıl euro bazında büyüme gösteren Avrupa futbol pastası bu büyüme rakamlarını tekrar yakalayabilir mi, ben açıkçası pek ihtimal vermiyorum. Bugün 22 milyar euro’luk bir havuz var. Pandemik salgının gelire olan etkisi ortada. Spor sektörü de eğlence sektörünün içerisinde yer alıyor. İnsanlar öncelikli olarak ana ihtiyaçlarını giderdikten sonra bu sektöre yönelecektir. Her sezon büyüyen bu pasta, gelecek sezon ve kısa zamanda büyümeyecek hatta bırakalım büyümeyi daralmayı engeller ise başarılı olacaktır.

Bu kötü günleri geride bıraktıktan sonra futbol dünyasında da birçok durumun değişeceğini düşünürsek artık yüksek bonservis bedelleri veya maaşların yerini daha ölçülü anlaşmalar alır mı?


Almak zorunda kalacaktır. FFP (Finansal Fair Play) ile birlikte belli ölçüde de olsa normalleşmeye yakın bir durum oluşmuştu. Şu an gelinen noktada ana hatlarıyla gelir gider tablosu dengelenmişti. Bundan sonrası için şartlara baktığımızda uçuk kaçık bonservis ücretlerinin eski haline dönmesi çok zor. Gelir kalemlerimizi düşünelim. İlk olarak reklam havuzu yerlerde olduğu için yayıncının size ödeyeceği rakamlar değişir.


İkinci kalem olan maç günü gelirleri de daralma yaşayacak. Üçüncü kaleminiz de sponsorluklar. Şu resesyon (ekonomide durgunluk) ortamına bakarsak etkilenmeyen sponsor yok gibi. Son gelir kaleminiz de yani ürün satışı ve dijital gelirleriniz durgunluk yaşadı. Az önce de bahsettiğim gibi dijitalde yukarıya dönük bir hareketlilik sağlanabilir. Ama ana gelir kaleminizin tamamı aşağıya gidiyor. Dolayısıyla bonservis ve maaşlarda da aşağı yönde bir hareketlilik bekliyorum.

FFP ile sıkı bir denetleme görülüyordu. Birçok ligde yaşanan gelir kaybından sonra UEFA ve FIFA tarafından esneklik kazandırılıp kulüplerin kendi içinde ayakta kalması için bir ters köşe karar çıkar mı?


FFP bir şekilde kaynak buluyorsan siz bu kaynağı kullanın ve sadece spor dışı gelirleri buraya yansıtıp rekabet dengesini bozmayın diyor. UEFA ve FIFA şunu da diyebilir: “Herkes bir darbe yedi. Gelir kaybı yaşadık ve ortada 5 milyar euro gibi bir zarar söz konusu. Biz destek fonu açıp bu miktarı size harcayarak mağduriyetleri gidereceğiz.’’ Bu durum bir çözüm seçeneği oluşturur ve böyle bir teklif de olmalıdır. Veya “2019-2020 sezonu için sana gelir desteği veremedim fakat sen personel ve futbolcu maaşlarını ödedin eksi bir yönde hareketliliğin mevcut ama seni FFP gözlemine almıyorum bir sene boyunca önüne bakabilirsin.’’ Aslında bu iki seçenek masaya yatırılabilir. Ama üçüncü seçenek söylenir mi emin değilim. “Dışarıdan bir yerden kaynağı belirsiz bir parayı kulübe sokabilirsin.’’ Böyle bir çözüm önerisi geleceğini açıkçası düşünmüyorum.


Sonuçta FFP yapılanmasının özü, gelirin kadarını harca sermaye artışı yapacaksan şu kadar arttırabilirsin diyor. Dolayısıyla bu sezon için kısa vadede bir çözüm beklentisindeyim. Bundan sonrası için inşallah bu salgın tarihe karışır ise yeni sezonda artık 21-22 milyar euro gelir elde eden Avrupa futbolu bu sezon büyüyemeyecek ve ona göre ayağınızı yorganınıza göre uzatın denilecektir.


Galatasaray Kulübü’nün yaklaşan ekonomik sorunlarla ilgili bir önlem planı var mı? UEFA ve FIFA kulüplerin mağduriyetini giderecek nasıl bir yol izlemeli?


Türkiye’de BDDK bankacılıkta nasıl önlem planlamaları yapıyorsa FIFA ve UEFA da önlem alacaktır. Çünkü dünya durdu ve düzenleyici kuruluşlar da doğal olarak bir aksiyon planı uygulayacak. En azından bu sezon sözleşmeleri devam eden futbolcular ile ilgili ne karar çıkacak bunu duymak lazım.




Sporcu ve kulüp bir anlaşma yapıyordu, kulüp taahhütünü yerine getirmediğinde düzenleyici kuruluşun gözetiminde bu kontratın yönetimi sağlanıyordu. Aynı durumda düzenleyici kuruluşun da bir şey demesi lazım. Bu krizin yönünün azalması ile kriz hayatımızdan çıkar ise gelir kaybını revize edip 2019-2020 sezonunu da tamamlayalım diyebilirler. Şampiyonlar Ligi, UEFA Avrupa Ligi ve 2020 Tokyo Olimpiyatları ertelendi. Bunun sonrası gerçekten yok. Türk spor kulüplerimiz Galatasaray özeli ve genelinde de kriz yönetim planları yapıyor ama böyle çok yönlü forsmajör noktasında bir duruma hazırlıklı mıydık?


Hayır değildik zaten tüm dünya hazırlıklı değildi. Bu kadar bilinmeyenin olduğu bir düzen içinde plan yapmak da kolay değil ama yapmaya çalışıyoruz. Hali hazırda sponsorluk firmaları ile görüşmelerimiz sürüyor ödemeler nasıl yapılandırılır ortak bir noktada buluşmak için çalışıyoruz. Paydaşlarımız ile sürekli iletişim halindeyiz ve bu tablo ne zaman netleşir onu bekliyoruz. Çok yapacak bir şey yok aslında. Galatasaray Mağazacılık A.Ş. faaliyetleri, sporcuların kontratları, kombineler vs. gibi çok komplike bir sistemin bütünü durduğu için herkesin yaptığı gibi önümüzü görmeye çalışıyoruz ve görmeye çalışırken ne olursa olsun sekiz maçlık gelirler ve giderler realize olacaktır diye düşünüyorum.


Çünkü gelirler ilk düzlüğe göre son düzlükte daha fazla bir paya sahip oluyor. Kısacası hem nakit akış hem strateji tarafında yapılan planlamalar konjonktürün gidişatına göre de şekillenecektir. Örneğin Şampiyonlar Ligi’ne kalırsam veya gruptan çıkarsam diye senaryo üretebiliyorsunuz ama Şampiyonlar Ligi iptal olursa diye bir plan doğal olarak yapmıyorsunuz. Büyük buhran ve İkinci Dünya Savaşı sonrasında bu seviyede bir durum ile insanlık karşılaşmadı.

Yönetim Kurulu kararı ile Ocak ayından itibaren espor’un başına getirildiniz… Dorukhan Acar’ın espor ile ilgili düşünceleri ve hedefleri neler?


Espor çok enteresan bir dünya. Espor’un dünya çapında geliri 1.2 milyar dolar civarında. Fakat gaming dediğimiz dünyaya toplam bir oyun sektörü olarak baktığımızda geliri 156 milyar dolar bandında seyrediyor. Türkiye’den bakınca yazılımcı nezdinde zengin bir ülkeyiz. Peak Games, Gram Games veya Kafa Topu gibi dünya devletlerine satılmış ve devler ile rekabet eden bir sürü oyun şirketimiz var. Dolayısıyla bizler de geniş tablodan bakıyoruz. Galatasaray markasıyız ve Galatasaray yarıştığı her alanda zirveye oynamak için mücadele eder.


Espor dediğimiz olay bu dünyanın Formula 1 yarışıdır ve repistasyonları Formula 1 dünyasından kazanıp ana gelirimizi ise kitlesel anlamda kazanma hedefindeyiz. Galatasaray’ın en büyük branşı futbol olduğu için PES ve FIFA gibi efutbolun her alanında olmalıdır ve bizler de yer alıyoruz. Burada devam edip markayı oturttuğumuz noktada rekabetçi olan yarışmanın dışında da Kafa Topu gibi yerlerde Galatasaray arması ve forması ile mücadele edip ticari gelir de elde etmemiz lazım. Kısacası ilk hedefimiz rekabetçi yarışmalarımız olan ve bize stratejik fayda sağlayan yerlerde olmaktır. Fakat gelirimizi büyük dünyadan kazanmaya çalışmalıyız. Her spor dalında gelir kalemi aynı. Gaming ekosisteminde özellikle oyun içi ürün satış noktası bizim için çok önemli ve oraya odaklıyız.


Aktivite olarak neler yapıyoruz? Espor’un alt oyun grupları var. Moba diye bir oyun sistemi var ve Moba’da iki tane dünya çapında oyun var, birisi League Of Legends Türkiye ve Avrupa’da daha popüler olan bir oyun bir de Asya ve Amerika’da popüler olan oyun ise Dota. Biz Moba’da League Of Legends takımımız ile yer alıyoruz. Battle Royal ismi ile yeni bir oyun tipi çıktı. Haritaya katılımcıyı bırakıyorlar ve katılımcı hayatta kalmaya çalışıyor. Takım turnuvalarına geçen bir noktaya gelmedi henüz ayrıca PUBG oyunu var henüz ligi kurulmadı ama oralarda da yer almayı düşünüyoruz. Stratejimiz espor sahnesinde güçlü bir şekilde var olup başarılı olmaktır. Buradaki sorunlar neler dersek, en önemlisi bahsettiğimiz tüm oyunlar ticari bir firmanın elinde oyunlar. Dolayısıyla tüm kuralları ve yapıyı bu firmalar belirliyor.


Futbolun sahibi anonim olmakla birlikte kimseye ait değildir. Ama espor özelinde bu böyle değil. Ana merkez ben oyunu kapattım diyecek olsa kapatır. Bu durum bizler için büyük bir sorun çünkü oyunun regilasyonu ve mevzuatı ona göre şekilleniyor. Dünyada ve Türkiye’de kurulmuş olan espor federasyonları ile oyunların hak sahibi firmaları arasındaki yetki kargaşası da buradan çıkıyor. Küresel bir spora evrilecekse bu konunun çözülmesi lazım. Oyun sahiplerinin ve federasyonların hakları nelerdir bunların netleşmesi lazım henüz dünyada da böyle bir durum gerçekleşmedi. İkinci sorun ise firmanın kulüple bir rekabet ortamına dahil olması. Bir lig açılınca o ligin hakları ve sponsorluğunu firma satıyor. Ligin isim hakkını birine verince siz takımın isim hakkı olarak o firmanın üstüne çıkamıyorsunuz. Ve aynı zamanda isim hakkını birine verince sektörü de kapatabiliyor.


Mesela Türkiye’de League Of Legends’ın isim hakkının sahibi bir telefon şirketi siz başka şirketle çalışamıyorsunuz. Yarışan siz oluyorsunuz ama gelirin payı size gelmiyor ve kendi lig maçlarınızın satışını sağlayamıyorsunuz. Euroleauge sistemi gibi işliyor aslında orada da benzer bir sorun var. Bu durumun çözümü ise Amerika’daki spor müsabakaları sistemini uygulamaktan geçiyor. Liglerin sahibi aynı zamanda lig takımları oluyor. NBA Ligi’nde mücadele eden takımlar aynı zamanda NBA logosunda ve isminde hak sahibiler ve ona göre bir gelir dağılımı yapılıyor. Espor’un bu sorunlarını çözersek gelişmeye çok açık bir alan olduğunu düşünüyorum.

Galatasaray espor, salgından sonra ekonomik anlamda olumlu veya olumsuz bir etkilenme yaşar mı?


Diğer dallar kadar bir olumsuz etkilenme yaşamaz. Biz Nisan ve Mayıs ayı için Galatasaray olarak dostluk turnuvaları düzenleyelim ve taraftarlarımız spordan uzak kalmasın ve espor’un marka değeri artsın istiyoruz ve çalışmalarımız sürüyor. Espor diğer spor branşları kadar temas sporu olmadığı için etkilenme yaşayacağını düşünmüyoruz. Tabi salgının genel ekonomik etkilerini hisseder ama bu gibi durumlarda da avantaj sahibi olacaktır.


Hepimizin evlerinde olduğu bu dönemde sizce spor kulüplerimiz farkındalık yaratmak için neler yapmalı?


Aslında tüm spor kulüpleri ve bakanlık iyi bir test verdi. Baktığımızda sosyal medyadaki isimlikler bile değişti #evdekal hashtagı ile ciddi anlamda toplumu yönlendirmek için ana hatlarıyla tüm hamleler yapıldı. Sporcular çok seyahat ettiklerinden dolayı dünya sporu virüsten muzdarip oldu.



Sporseverler kendi kahramanlarının da virüse yakalandığını görünce salgının ne denli ciddi bir sorun olduğu farkındalık ile yaratıldı. Tabi keşke bunlar yaşanmasaydı. Bence dünya ve Türk spor kulüpleri iyi bir test verdi. Biz mesela espor hazırlık maçlarında #hepevdekal dedik. Spor Bakanlığı da her kulüp için alfabetik olarak evde kal mesajları vermeye başladı. İnşallah gelecek dönemlerde böyle testler vermek zorunda kalmayız. Kulüplerimiz aslında kamuya yararlı bir dernek olduğu için toplumu kalkındırmaya ve farkındalık yaratmaya yönelik bir misyonu olmalıdır.


Biz Galatasaray olarak kadına şiddetten tutun mülteci sorununa kadar birçok alanda farkındalık yaratmak için elimizden geleni yapıyoruz ve gerek Spor Bakanlığı gerek diğer kulüplerimiz bu zorlu günlerde sporseverlere güzel mesajlar verdiler.

Dijital dünyanın önemini bir kere daha görüyoruz. Sizce bu salgın dijital alanda yeni fikirler veya mecralar doğuracak mı?


Aslında salgından önce bile yeni mecralara doğru gidiyorduk. Bundan on sene önce mesleğim blogger veya youtuber diyen yoktu. 16. yüzyılda matbaa diye bir şey çıkıyor ve William Sheakespeare gibi yazarlar dünyaya yayılıyor. İnsanoğlu sesi yaymayı öğrenince hayatımıza radyo giriyor. Sinema çıkıyor daha sonra TV bilgisayar derken günümüze kadar geliyoruz. Bu salgından sonra eldeki imkanlar ile farklı bir şey çıkacaktır.


Teknolojinin bu kadar ilerlediği dünyada değişim olmayacak demek çok zor zaten. Ben hem analog hem dijital kuşağı yaşamış biri olarak söylüyorum atarilerden bugünlere geldik. COVID-19 belki bu değişimin sürecini hızlandıracaktır. Diziler bile her oyuncusunun çekimini evlerden tamamlayıp yayınlayama başlıyor ve yeni fikirler ortaya çıkmaya devam ediyor.


Futbol sahada oynanmaya devam eder ama belki oyuncuya kamera takılacak belki teknoloji ile yeni bir yöntem denenmeye karar verilecek. Espor’a tekrar dönecek olursak dijitalde yer aldığı için burada yeniliklere devam edecektir. Ayrıca en önemli avantajı mevcut jenarasyon espor’un içine doğmasıdır. Bu jenarasyonun yansımasını espor’da göreceğiz diye düşünüyorum.

Son olarak FFT ve futbol dünyası ile ilgili ne söylemek istersiniz?


Genel itibari ile sporun ve futbolun magazin dünyasının dışındaki alanlarına dokunan paydaşlar çok değerlidir. Hem siz hem benzer yayınlar sektördeki kaliteyi yukarı çekiyorsunuz. İyi ki varsınız. Çünkü sığ tartışmalardan ve kafa yormayan, üretmeye zorlamayan içeriklerle insanlar spordan soğuyor. Marka değerini aşağıya çekiyoruz. Medya sporun kendisine katma değer amacı güden bir dünya olmalıdır. Son olarak bu endüstri korona sonrası yavaşlayacaktır ama ilerleyen zamanda tekrar o büyümeyi yakalayacaktır diye düşünüyorum. Özellikle bu durumu futbol dünyasına ilgili gençler için bir fırsat durumu olarak görüyorum.


FourFourTwo Nisan 2020




 

* Bu yazı ilk olarak FourFourTwo Türkiye Nisan 2020 sayısında yayınlanmıştır.


*Bu röportajımızı beğendiyseniz diğer yazı ve röportajlarımıza,



0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page