Her şey Simon Kuper’in henüz 16 yaşında futbol yazma sevdasıyla başladı. Günümüzde dünyanın bir numaralı futbol yazarı olarak gösterilen Kuper, Almanya, Amerika, Hollanda ve İngiltere başta olmak üzere çeşitli ülkelerde yaşadı. Farklı ülkelerden onlarca teknik adam ve futbolcuyla yüz yüze görüştü. 20’li yaşlarında çıkardığı ‘Futbol Asla Sadece Futbol Değildir’ kitabıyla, dünya futbol kamuoyunda büyük bir yankı uyandırdı.
Ferhat Demirkıyık, spor dünyasının en başarılı yazarının hikayesine değinmek için onu Paris’ten yeni taşındığı Madrid şehrinde yakalayarak mesleğin merak edilen yönlerini sizin için sordu.
Daha önce kitaplarının hiçbirini okumamış birine ‘Futbol Asla Sadece Futbol Değildir’ kitabını nasıl anlatırsın?
Başlangıç olarak hiç kurgusal olmayan roman yazmadım diyebilirim. Ancak ‘Futbol Asla Sadece Futbol Değildir’ kitabım dünyanın farklı ülkelerinde futbolun ne anlama geldiğine dair bir tür seyahat günlüğüydü. 22/23 yaşımdayken Estonya'dan Arjantin'e 22 ülkede yaptığım yolculuk hakkında yazılmış ve temel bir soruyla canlandırılmış genç bir adamın kitabıydı bu. Sorum ise şuydu: ‘Bir ülkenin hayatını futbolundan nasıl anlayabiliriz?’
Şu an ne okuyorsun? Etkilendiğin yazarlar (yaşayan ya da hayatta olmayan) var mı?
Bir yıllığına Paris'ten Madrid'e yeni taşındım, bu yüzden İspanya ve tarihi hakkında okuyorum. Konuyla ilgili okuduğum en iyi kitap, Javier Cercas'ın İspanya iç savaşını konu alan ve korkunç şeylerin yaşanmadığı bir İspanya fantezisini içeren Salamina Askerleri kitabı. Etkilendiğim yazarlardan bazılarını söyleyecek olursam: yazının netliği için George Orwell; cümlelerin ve paragrafların şıklığı için Evelyn Waugh; komik olma ihtiyacı için Joseph Heller; C.L.R. James ve Amerikalı yazarlar, sporu spordan daha büyük şeylerle nasıl ilişkilendirecekleri konusunda John Updike diyebilirim.
Hayatını en çok etkileyen kitap hangisiydi ve neden?
Amerikalı yazar Joseph Heller tarafından kaleme alınan Madde 22 (Catch-22) hayatın saçmalığı ve insan çabası hakkında dünya görüşümü şekillendirdi.
En sevdiğin 5 kitap nedir ve neden?
Az evvel bahsettiğim Madde 22 (Catch-22)
Hayvan Çiftliği, hem bir çocuk hikayesi hem de Rus Devrimi'nin bir analizi olarak en mükemmel şekilde işlenmiş masal.
Hannah Arendt tarafından yazılan Eichmann Kudüs'te kitabı... tarih, habercilik ve felsefenin nasıl karıştırılacağı ve bunu yaparken bir savaş suçlusunun Holokost ve insan kötülüğünün bir analizine yönelik yargılanmasını konu alıyor.
P.G. Wodehouse'un Jeeves hikayeleri, şimdiye kadar okuduğum en komik şeylerdi; hayatın zorluklarını omuzlarınızdan düşürürler. Zamanın Müziğiyle Dans, Anthony Powell'ın 1920'den 1960'lara kadar İngiliz düzeni hakkında yazdığı 12 ciltlik roman serisi. Sosyal sınıf ve İngilizlik üzerine bir çalışma. Powell 'İngiliz Proust' olarak adlandırılıyor.
Çok çalışkan bir yazar olduğunu biliyorum. Senin için karantina döneminde işler değişti mi?
İnternette dolaşarak çok zaman harcıyorum. Pek çok insan gibi benim de internet bağımlılığım var. Ama pandemi sırasında işkolik oldum. Mart 2020'den 2021 Ağustos ayının başlarına kadar haftada 7 gün çalıştım. Aniden sosyalleşmek, seyahat etmek yoktu ve çocuklarım küçükken yazmaya vakit bulamadığım kitaplardan bazılarını yazmak için fırsat kolluyordum. İngiliz KGB (Devlet Güvenlik Komitesi, Sovyetler Birliği'nin istihbarat ve gizli servisi) ajanı George Blake'in (babası Konstantinopolis'te doğdu) bir biyografisi olan The Happy Traitor (Mutlu Hain) kitabım Şubat ayında çıktı; diğer kitabım Barça Ağustos'ta çıktı; ve British Elite (İngiliz Seçkinleri) hakkındaki kitabım 2022'nin başlarında çıkıyor. Şimdi yine yavaşlıyorum.
Gelecekteki kitaplar için her zaman arka cebinde tuttuğun birkaç yeni fikrin var mı?
Yıllardır kitap fikrim yoktu ama şimdi var. Listedeki bir sonraki kitap, 2024'te Olimpiyatlardan önce çıkacak olan modern Paris hakkında bir kitap (bir spor kitabı değil, ancak içinde biraz spor olacak); ve ardından 2025/2026'da çıkacak olan Dünya Kupası hakkında bir kitap, 1990'dan beri her Dünya Kupasına katılma deneyimlerime dayanarak…
Senin için yazmak sadece içinde gömülü olan hazineyi bulmaktan mı ibaret? Yoksa daha çok bir zanaat meselesi mi?
Bu içimdeki hazinelerle değil, dünyadaki hazinelerle ilgili. Dışarıda çok etkileyici hikâyeler var ve bir gazeteci olarak makalelerde bunlardan birkaçının yüzeyini çiziyorsunuz. (Barça'da, George Blake'te veya İngiliz Seçkinlerinde olduğu gibi) Bazen o makaleleri kitap haline getiriyorum. Kitap yazmak her zaman bir aşk işidir, kitap yazmayı gerçekten severim ve aynı zamanda bir zanaattır. Cümle yazmak zordur, paragraf oluşturmak daha zordur ve 300 sayfa yazmak, okuyucunun sürekli sayfayı çevirmek ve sizinle kalmak isteyeceği şekilde yazmak daha da zordur.
Gazetecilikte entelektüel üstünlüğün önemli olduğunu düşünüyor musun?
İyi gazetecilik, yüksek zeka ve çok okuma gerektirir - ki bu eğitimle aynı şey değildir. Bazı spor gazetecileri zeki ve entelektüeldir; diğerleri değil.
Biraz da son kitabınız The Barcelona Complex’ten bahsetmek istiyorum. Bu kitabı yazmaya nasıl karar verdin?
1992'den beri kulübü ziyaret ediyordum ve oradaki bazı insanları iyi tanımıştım. Zamanla beni sadece bir gazeteci olarak değil, adeta bir kulüp üyesi olarak görmeye başladılar. Şubat 2019'da gazetem Financial Times için bir makale yazarken, bana birçok kapı açtıklarını fark ettim. Başkanla, baş antrenörle ve kulüpteki insanlarla: psikologlar, alt yapı antrenörleri, doktorlar, sosyal medya uzmanları ile görüştüm. Ayrıca yıllar boyunca birçok Barcelonalı yıldız oyuncularla röportaj yaptım. Bu ziyaretlerden sonra da kulüpteki bağlantılarıma sordum: ‘Bir kitap yazsam kapılarınızı bana açmaya devam eder misiniz?’ ve ‘Tabii’ dediler. Bu tür bir erişimle (modern futbolda çok nadir görülen) bir kitap yazmam gerektiğine karar verdim.
The Barcelona Complex ile diğer kitapların arasındaki fark nedir?
Tek bir kulübün incelenmesi, yükselişi ve düşüşü: Johan Cruyff'un (çocukluk kahramanım ve modern futbol tarihinin en ilginç adamı) ve Lionel Messi'nin şu anda gördüğümüz çöküşünün olması.
The Barcelona Complex kitabıyla okuyucuya vermek istediğin mesaj nedir?
Bu, insan dehası ve büyüklüğü hakkında bir hikaye ama aynı zamanda büyüklüğün asla nasıl sürmediği/devam etmediği hakkında. Barcelona'nın şimdiye kadar oynanan en mükemmel futbolu kısaca nasıl yarattığını yeniden inşa ediyorum.
FC Barcelona gibi diğer büyük kulüplere de değineceğin benzer kitaplar olacak mı?
Sanmıyorum, hayır. Şimdi farklı bir şeyler yazmak istiyorum.
Türkiye hakkında bir futbol kitabı yazacak olsan adını ne koyardın? Hangi konular hakkında yazardın?
Türkiye'de bildiğim tek şehir İstanbul ve "Futbolun Yarattığı Şehir" gibi bir şey yazmak isterdim. Konstantinopolis/İstanbul'un dünyanın en eski şehirlerinden biri olduğunu biliyorum. Ancak 1950'lerde oldukça küçüktü: neredeyse sadece yaklaşık 1 milyon nüfusu vardı. Sonra Türkiye'nin dört bir yanından milyonlarca insan gelmeye başladı ve bu uçsuz bucaksız yeni şehirde bir şeyler bulmaları gerekiyordu. Birçoğu bunu futbol kulüplerine bağlayarak yaptı: kimlikleri Galatasaray, Fenerbahçe veya Beşiktaş taraftarlığına büründü. Köy hayatlarını kaybetmişlerdi ve bu büyük rekabetli yerde futbol fandomu aracılığıyla başa çıktılar.
Comentarios