Futbol endüstrisi ve futbolun siyaset ile olan ilişkisi üzerine sayısız özel haber yapan The New York Times'ın İngiliz spor muhabiri Tariq Panja, başarılı gazeteci kimliğiyle dünyanın her yerinde özel bir okuyucu kitlesine sahip. Öyle ki, futbol üzerine tüm dünyada gündem yaratacak pek çok haberin altında onun imzası var. Panja ayrıca, “Football's Secret Trade - How the Player Transfer Market” kitabının da ortak yazarı.
Bugün yaptığı haberlerle milyonlarca okuyucuya ulaşan Tariq Panja, Ferhat Demirkıyık’ın sorularını yanıtladı… A Milli Futbol Takımımızın EURO 2020’de yarattığı hayal kırıklığından başlayarak…
Türk Milli Takımı harika bir jenerasyon yakaladı. Kadrodaki yaş ortalaması çok genç ama EURO 2020'de korkunç bir performans sergiledi. Ne söylemek istersin?
Benim için bu Milli Takım turnuvanın en büyük hayal kırıklıklarından biriydi. Kadroda bu kadar kaliteli isimler varken hiç puan alamamak gerçekten büyük bir hayal kırıklığıydı. Belki de kadro çok genç olduğundan, bu vesileyle turnuva futbolunda başarılı olmak için gereken deneyime sahip değillerdi. Umarız bu deneyim, bu takımın sahip olduğu muazzam potansiyeli karşılayan bir ekibe dönüşmesini sağlar. Bariz başarısızlıklardan biri, hücumdaki hız eksikliğiydi. Başarılı olan takımların çoğuna bakarsanız, rakiplerine karşı üstün gelebilecek hızları ve hareketli hücumcuları var. Belki de diğer büyük hayal kırıklığı, daha önceki bazı Türk Milli Takımı oyuncularının bildiği mücadele ruhu, mağlupken geri dönme yeteneğinin olmamasıydı. Umarım bu başarısızlığı Dünya Kupası elemelerinin geri kalanına taşımazlar.
Türk Milli Takımı’nın, Katar’daki 2022 FIFA Dünya Kupası’nda şansını nasıl görüyorsun?
Bu soruyu yanıtlamak çok zor. Ama yine de şundan eminim; gidebilirlerse orada çok fazla desteğe sahip olacaklar.
Ülkelerin futbol federasyonlarının mevcut hükümetten bağımsız olması gerektiğini düşünüyor musun?
Yüzde 100 böyle düşünüyorum. Milyonlarca insan için çok önemli olan bu kurumlarda hiçbir yanlış yapılmamasını sağlayacak bir denetim mekanizması şart. Belki de bununla ilgilenebilecek bağımsız bir gözetim kurumunun varlığı da olabilir.
Mesut Özil'in kariyerine Türkiye'de devam etme kararını nasıl değerlendiriyorsun?
Türkiye'ye gitme kararının ardındaki duygusallığı tamamen anlıyorum. Kulüp düzeyinde her şeyi başardı ve aynı zamanda bir Dünya Kupası şampiyonu. Ne yazık ki, performans açısından, pek çok insanın yapmayı umduğu yükseklikleri henüz ölçekleyemedi.
Türkiye’deki taraftarlar tribünlerde çok güzel atmosfer oluşturuyorlar. Burada bir derbi izlemeyi hayal ediyor musun?
En unutulmaz profesyonel anılarımdan biri, EURO 2008’de Viyana’da oynanan Türkiye-Hırvatistan maçını tribünden takip etmekti. O gün stadyumdaki atmosfer, o turnuvada yaşadığım hiçbir şeye benzemiyordu. Maçın da o kadar muhteşem bir sonu vardı ki, bu sadece günün yoğunluğunu arttırdı. Umarım benzer bir şeyi tekrar yaşayabilirim. Öte yandan İstanbul’da herhangi bir maçı izlemekten mutluluk duyarım. Özellikle bir Fenerbahçe – Galatasaray maçına gitme isteğim benim için büyük bir tutku. Bu İstanbul derbisine katılmak çok büyük bir zevk olur. Ama eminim, gideceğim!
Türkiye bu yıl şampiyonlar ligi finaline ev sahipliği yapacaktı ama olmadı. Ülke genelinde tesis ve teknolojik stadyum sayısı arttı. Sence büyük bir turnuvaya ev sahipliği yapacak mı?
Şampiyonlar Ligi finallerini kaçırmak Türkiye'nin tesis yetersizliğinden ya da ev sahipliği yapamamasından değil, yaşadığımız bu olağanüstü pandemi döneminden kaynaklanıyor. Er ya da geç Türkiye'nin yine bu büyük finallerden birine ev sahipliği yapacağına eminim. Büyük bir turnuvaya gelince, bekleyip göreceğiz. Çok fazla rekabet var. Açık olan şu ki, Türkiye'nin birinci etap için isteksiz olmadığı ve ev sahipliği hakkının verilmesi halinde statların tutkulu taraftar kitleleriyle dolacağı açık. Bir endişe olarak Türkiye'nin insan hakları sicili olacağını söyleyebilirim. Bu konuların yönetim organlarının değerlendirme süreçlerinin bir parçası olarak dikkate almaları gereken konular olduğunu düşünüyorum.
Türkiye Süper Ligi'nin kalitesi hakkında ne düşünüyorsun? Çok önemli isimler geldi, geliyor… (Anelka, Drogba, Adebayor, Sneijder, Eto'o, Mario Gomez, Dirk Kuyt, Podolski, Robinho, Van Persie, Luis Nani, Falcao)
Bahsettiğiniz oyunculardan bazıları kendilerini en yüksek seviyelerde performans göstermeye adamışken, diğerlerine ise bekleneni veremedikleri halde nispeten büyük meblağlar ödenmiştir. Temelde önemli olan sistemin ürettiği yüksek kaliteli genç oyuncu sayısı.
Sence Türkiye Süper Ligi hak ettiği değeri görüyor mu? Bu ligin değerini artırmak için pazarlamanın önemini nasıl vurgularsın?
Süper Lig ülke içinde kesinlikle hak ettiği değeri görüyor. Fakat başta Premier Lig olmak üzere diğer büyük liglerin rekabeti göz önüne alındığında, Türkiye Süper Ligi için yurt dışında bir izleyici kitlesi yaratmak çok zor. Futbolun rekabet ettiği çok daha fazla eğlence seçeneği var. Belki de Türkiye, stadyumlarında yarattığı eşsiz atmosferle, kendine özgü bir hikâye ve çekici bir marka veya kimlik yaratmayı başarırsa, yeni izleyiciler bulabilir.
Cüneyt Çakır, Avrupa Şampiyonası tarihinde en fazla maç yöneten hakem olarak tarihe geçti. Türkiye’de yönettiği maçlar çok eleştiriliyor. Futbolda hakemlere yönelik tepkilerin kaynağı sence fanatizm mi?
Evet. Türkiye'deki fanatiklik dünyanın neredeyse hiçbir yerine benzemiyor. Taraftarlar her şeyi desteklediği takımın merceğinden görür. Bu da hakem olmayı imkansız kılıyor.
Biraz da spor gazeteciliğine değinmek istiyorum. Sence spor kültürü ve spor bilgisi olmayan biri spor gazetecisi olabilir mi?
Tutkulu olduğunuz ve benzersiz bakış açınızı sergileyebileceğiniz bu endüstri alanındaki en uygun yerinizi bulunabilirsiniz. Spor büyük bir çadırdır. Herkese yer var.
Dijital spor gazeteciliği geleneksel gazetecilikten daha ileri gidecek mi?
Büyük soru. Kısa cevap “evet”. Bunu ne yazık ki küresel olarak gazete satışlarındaki düşüşle zaten görüyoruz.
Comments