''Akciğerimin biri tamamen sönmüştü. Rusya'da bir hastanede 6 ay geçirdim ve şimdi söyleyebilirim ki ben aynı zamanda bir hayat şampiyonuyum!''
Thiago Silva, 2006’da Dinamo Moskova’ya kiralandığında neredeyse ölüyordu. Yıldız oyuncu kulübü ve ülkesine yenilmez olduğunu kanıtlamak için hayata tekrar tutundu. Chelsea’nin Brezilyalı defansı, zirveye olan zorlu yolculuğu ve Glastonbury’ye adını yazdırması hakkında FFT’ye açılıyor!
Uçurtma uçurmak çoğu insana geçen yüzyıldan kalma bir eğlence gibi gelebilir ancak
Thiago Silva’nın bir an olsun futboldan kopmasına yardımcı olan en sevdiği aktivitelerden
biri. Bundan da öte 36 yaşındaki Chelsea defansını batı Rio de Janeiro’daki zorlu ama neşeli
çocukluğuna da geri götürüyor. Hatta İngiltere'ye geldikten sonra yaptığı ilk büyük röportajında bizlere ''Uçurtmalar konusunda futboldan daha tutkuluydum'' dahi dedi.
''Arkadaşlarımla top koşturuyor olsaydım ve gökyüzünde bir uçurtma görseydim topu
hemen geride bırakır, ipimi alır peşinden giderdim.''
Silva her zaman zulüm yerine güzelliklerle ilgili. Eski Milan takım arkadaşı efsanevi Paolo
Maldini bir keresinde onu ''oyunun sonucunu değiştirebilecek tek savunma oyuncusu''
olarak selamladı.
Silva’nın içinden atmak istediği birkaç şey daha var. FFT ile üç saat boyunca süren olağanüstü röportajı sırasında Chelsea’nin 6 No’lu oyuncusu röportaj verirken müthiş katılımcı biri. PSG’den sıkıntılı ayrılışı ve Frank Lampard’ın sempatisini nasıl kazandığını, tüberkülozun neredeyse hayatına mal olduğu Rusya’daki yıkıcı zamana kadar her şeyi paylaşıyor. Silva'nın bir gözü ise Katar 2022’de 4. Dünya Kupası’na gitmek üzere Premier Lig hayatı için yaptığı benzersiz bireysel hazırlıklarının taze ayrıntılarını da açıklıyor!
Hazırsanız işler burada biraz duygusallaşmak üzere…
PSG’den neden ayrıldın?
Bununla ilgili çok şey söylendi. Maaşımı PSG’de kalmak için düşürmek istemediğime kadar… Ama tek bir gerçek var. Mart ayında koronavirüs salgınının başlangıcında Brezilya’ya döndüm. Bir gün [PSG sportif direktörü] Leonardo beni aradı “Kulüpte yaşadığım başarılı hikayem için beni övdü ve ayrıca bağlılığım ve hizmetim için teşekkür etti.” Görüşmenin sonunda kulübün beni tutmamaya karar verdiğini söyledi ancak Lizbon’daki Şampiyonlar Ligi’nin kapanış aşamalarını kapsayacak şekilde sözleşmemi üç aylığına yenilemeye devam edip etmeyeceğimi sordu. Gemiyi terk etmek bana göre değildi, bu yüzden birkaç saniyelik sessizlikten sonra kabul etmeye karar verdim. Ona dedim ki “Leo, bunun için kendimi hazırlamalıydım, en azından bana bir şey teklif edebilir hatta ne istediğimi bile sorabilirdin ama sorun değil.”
Lizbon’da bir başka görüşmemiz öncekinden daha iyiydi. Telefonda sadece benim geleceğim hakkında konuşmuştuk ki bu da asla hoş bir durum değildi. Leo, kalmayacağımı bilmeme rağmen bu kadar iyimser olmama oldukça şaşırdığını söyledi. Ona bunun karakterime bağlı olduğunu söyledim. Ne kadar süre kalacağımdan bağımsız olarak, kulüpten mümkün olan her kupayı kazanarak ayrılmak istedim.
''PSG BANA HİÇBİR ŞEY TEKLİF ETMEDİ. BİR VEDA PARTİSİ DAHİ YAPMADI. BİRKAÇ AY DEĞİL Kİ… 8 YIL KAPTANLIĞINI YAPMIŞTIM''
Chelsea ne zaman aradı?
Lizbon’a gitmeden önce menajerime benim için yeni bir kulüp bulabileceğini ancak son
Şampiyonlar Ligi maçımıza kadar bana bir şey söylemesinin yasak olduğunu söyledim.
Bayern Münih’e karşı oynadığımız finalin ertesi sabahı, otelin asansöründe PSG Başkanı Nasser [Al-Khelaifi] ile karşılaştım ve Paris’e döndüğümüzde Leo’nun benimle tekrar konuşmak istediğini söyledi. Ne söyleyeceğini tahmin ediyordum ama kalbim de aklım da çoktan PSG’den ayrılmıştı. Son düdük Portekiz’de çalar çalmaz bunun kulüpteki son oyunum olduğunu hissediyordum. Finalden sonraki Pazartesi, menajerim Chelsea’den bir teklifin masada olduğunu ve benim karar vermek için sadece birkaç günüm olduğunu söylemek için aradı. Ertesi gün Leo ile görüşmemden önce teklifi kabul ettim. Daha sonra Leo bana başka bir kulübe imza atıp atmadığımı sordu ama bu akıllıca bir soru değildi. Ona söylemediğimi ama Chelsea’ye söz verdiğimi ve bunun herhangi bir paradan daha değerli olduğunu söyledim. ''Yine de seninle anlaşma yapabilmemizin herhangi bir yolu var mı?'' diye sordu. Hayır, aklım çoktan kulüp ve Paris dışındaydı artık.
PSG’nin kulüpten çıkışını ele alma şeklinden ne kadar rahatsız oldun?
Bana tek bir şey bile teklif etmediler: ''Thiago, bizimle kalmayı 1 €’ya kabul ediyor musun?'' dahi denilmedi. Kesinlikle hiçbir şey! Bu çok üzücüydü. Yine de bundan daha kötü bir şey vardı. Bir salgının ortasındaydık, ufak bir veda bile planlamak için üç ayları vardı ama hiçbir şey yapılmadı. Dostum, düşünsenize sadece bir sezon ya da birkaç ay orada değildim - bir dizi kupayı kaldıran bir kaptan olarak kulübün sekiz yıllık bir parçasıydım. Bundan çok daha fazla saygıyı hak ettim. Aynı şey [Edinson] Cavani’ye de yapıldı. Bununla birlikte orada yaşadığım şeyler için gerçekten minnettarım. Son kısmı bir yana, mutluydum ve herkes tarafından her zaman iyi muamele gördüm. Kulübü şu an olduğu yere götürmek için elimden gelen her şeyi yaptım: İlk kez bir Şampiyonlar Ligi finaline gittik. PSG her zaman kalbimde olacak.
Stamford Bridge’e geçişinde Frank Lampard nasıl bir rol oynadı?
Evet dediğim anda bana 2013’te milli takım kaptanları olarak el sıkıştığımız fotoğrafımızı gönderdi. Güzel sürprizdi. Kariyerimin bu aşamasında tam olarak neye ihtiyacım olduğunu anladı, muhtemelen benzer bir hamleyi Chelsea’den Manchester City’ye 36 yaşındayken yaptığı için… Chelsea’nin benimle ilgilendiğini duyduğumda ikinci kez düşünmedim sadece geçmişleri nedeniyle değil, aynı zamanda Willian ve David Luiz her zaman onlardan övgüyle bahsettikleri için. Marina [Granovskaia, kulüp müdürü] kabul ettikten sonra beni aradı sonra beni Frank’e devretti. Bir tercüman aracılığıyla çünkü hala İngilizce konuşamıyorum ve aksanı benim için fazla zorlayıcıydı! [Gülüyor] İlk günden itibaren aklıma şunu kazıdı: “Thiago, yaşın için endişelenmene gerek yok, bu benim için hiç sorun değil. Sana kesinlikle güveneceğim ve söyleyeceklerini dinlemek istiyorum.” Söyledikleri beni havalara uçurdu; kulüpteki herkes bile isteye, tepeden tırnağa beni burada istedi. Şu anki görevim, herkesin bana karşı olan beklentilerine ayak uydurmak.
Henüz ikinci maçınızda Chelsea kaptanı olmak seni şaşırttı mı?
Bu çok büyük bir sürprizdi. İlk iki kaptan, Azpi [Cesar Azpilicueta] ve Jorginho, o maçta West Brom’a karşı yedek oyunculardı ve Frank bana hiçbir şey sormadı, sadece kol bandını verdi ve “Gün senin günün” dedi. Tepkim “Yok artık!” oldu. Maçın hemen ardından hem Azpi hem de Jorginho ile konuşarak Chelsea’ye kaptan olup olmadığımdan bağımsız- takıma yardım etmek için katıldığımı söyledim. Futbolda bunun gibi durumlar kıskançlıkla sonuçlanabilir ancak beni daha iyi ya da daha kötü yapacak olan kol bandı değildir.
Chelsea’nin Şampiyonlar Ligi şampiyonluğu çoktan elde edilmiş bir başarı, peki PSG’deki müthiş baskının ardından şimdi turnuvanın tadını daha fazla çıkarabilir misin?
Öyle olacağına inanıyorum, evet. PSG’de ilk Şampiyonlar Ligi şampiyonluğunu kazanma
baskısı muazzam. Ekip Ligue 1’i kazanmak için değil, bu amaç doğrultusunda çalışır. Avrupa’nın son 16’sında veya son sekizinde elendikten sonra birkaç kez yaptığımız gibi yerel kupaları süpürmenin faydası yoktur. Her zaman öyle görünüyordu, tüm sezon berbatsa Şampiyonlar Ligi’nden çıktığında her şey bitmiş olur. Chelsea’de Avrupa futboluyla ilgili çok farklı bir atmosfer var. Kulüp bu kupayı çoktan kaldırmayı başardı ve Premier Lig şampiyonluğunu kazanmak da önceliklerimizden biri.
Kramponlarını asmadan önce daha ne kadar oynamayı planlıyorsun?
Aklımda şöyle hallettim: 40 yaşıma kadar vücudumla oynamaya çalışıyorum. Maldini ile oynadığımdan ve 41 yaşına gelene kadar devam ettiğinden mi emin değilim ama onun harika kariyerinin son altı ayını izledim ve oraya varmanın mümkün olduğunu görebiliyordum. Kendini oyunlara hazırlama şekli ve takıma kendini adama şekli etkileyiciydi. Planım 2022’de bir sonraki Dünya Kupası’nda olmak.
Brezilya’dan bahsetmişken, milli takım kaptanı olduğun göz önüne alındığında, 2014 Dünya Kupası ev sahibi olarak oynamak, yarı finale yükselmek, sadece Almanya’ya 7-1 kaybetmek kariyerini ve hayatını nasıl etkiledi?
Elbette olumsuz bir etkisi oldu ama aynı zamanda ilerlemeye devam etmem için bana güç verdi. Asla tam olarak kurtulamayacağım bir yara izi. O Dünya Kupası sırasında birkaç şeyden ötürü ağır bir şekilde eleştirildim. Örneğin; son 16’da Şili’ye karşı verilen mücadeleden önce tek başıma bir topun üzerine oturup dua ederken ağladığımda bu konudaki haykırışları anlamadım ve şimdi bile hala anlamıyorum. Birçok insan ağlayan bir bebek olduğumu ve başarısız olduğumu söyledi. Kim hayatında hiç ağlamadı? Duygu büyük anlardan geçtiğimizde ve onları gerçekten önemsediğimizde ortaya çıkıyor ve bu Dünya Kupası benim için çok şey ifade ediyordu. Mutluluk için ağlıyordum, üzüntüden değil. Almanya’ya 7-1’lik yenilgiden sonra bile [cezası nedeniyle] oynayamadığım zaman, insanlar beni suçlamaya çalıştı. Her Brezilyalı kadar ben de tribünlerde acı çekiyordum. Soyunma odasına girmeme izin verilmemesine rağmen devre arasında yardım etmeye çalışarak aşağı indim, takım arkadaşlarımı neşelendirmek için. Çığlıklar attım ama o noktada faydası yoktu. Keşke o korkunç günü hafızamdan silebilseydim ama bu mümkün değil.
80’li ve 90’lı yıllarda Rio’da büyürken şiddetle ne derece uğraşman gerekti?
Karmaşık bir durumdu ancak büyürken bu anların beni güçlendirdiğine kuvvetle inanıyorum. Hayat böyledir, zor ama aynı zamanda daha mutlu zamanlar da olur. Çocukluğumda şiddet yüzünden her şey çok zordu; o zamanlar şiddet olayları Rio’da daha da kötüye gidiyordu. Belli bir saatten sonra eve yüzde yüz güvenli bir şekilde dönemeyeceğiniz için gece geç saatlerde dışarıda kalmak iyi bir fikir değildi. Ailemin Rio de Janeiro’nun batısındaki bir gecekondu mahallesindeki yeri, büyükannemin evine 1 km’den daha az uzaklıktaydı ve geç saatlere kadar onun evinin yakınındaki bir meydanda futbol oynardım. Eve dönerken, biraz daha karanlık ve hırsızlarla dolu bir yoldan gitmem gerekti. Aynı anda yaşanan polis baskını ile onların yanından geçmeyecek kadar şanslıydım. Bazen büyükannemin evinde beklemek ya da o gecekondu mahallesinin girişindeki bir arkadaşımın evine gitmek zorunda kalıyordum. Eskiden başımı eğerdim ve doğruca eve koşardım. Varınca büyük bir rahatlama yaşardım.
''EVE KARANLIK BİR YOLDAN YÜRÜR, POLİS BASKINI ESNASINDA HIRSIZLARA DENK
GELMEMEYİ UMUT EDERDİM''
Brezilya’daki o zamanla ilgili en mutlu anıların neler?
Ailem bazen geçim sıkıntısı çekse de mutlu anılarım var. Şu anda ve çocukken olduğum yerde, futbolun insanlara nasıl mutluluk ve umut getirdiğini biliyor ve anlıyorum. Gongolo favelasında (gecekondu mahallesi) yaşadığımda, gerçekten bir futbolcu olmayı hayal ettim hep. Brezilya’nın 1994 Dünya Kupası Finalini kazandığı günü çok net hatırlıyorum. [Roberto] Baggio penaltısını üst direğe atar atmaz, tüm mahalle kutlamak için çıldırdı ve tabi ki biz çocuklar futbol oynamak için sahaya doğru yola çıktık. O zamanlar kendimi forvet olarak görmüştüm. Efsanevi bir ikili oluşturdukları için Romario ve Bebeto’ya benzemeye çalıştım.
Rio’nun banliyölerinde yaşarken, futbol hayalinin peşinden gitmek için ne tür fedakarlıklar yapman gerekti?
Bütün günü dışarıda geçiriyordum, okula gidiyordum ve sonra antrenman yapıyordum, sadece 12 yaşımdan beri otobüsle çok uzun yolculuklar yaparak ulaştığım Xerem’deki Fluminense Akademisi’nde eğitim görüyordum. Bazen mahallemden çıkınca yol iki saat sürerdi! Birkaç yıl önce ne yazık ki kaybettiğim- üvey babam ara sıra benimle yolculuk yaptı ama fazla paramız olmadığı için nereye gidersem gideyim bana eşlik etmeye gücü yetmiyordu. Antrenmana giderken okul üniformamı giydiğim için ücretsiz geçiş hakkım vardı ancak akşamları otobüs bileti için para harcamak zorunda kalırdım. Bazen sadece bir bilet ya da atıştırmalık için yeterli param olurdu ama eve geri gitmem de gerekiyordu! 14 yaş altı takımına yükselmek üzereyken gönderildiğim için bu çok uzun sürmedi. Teknik direktör oyun tarzımı beğenmemişti. O zamanlar orta saha oyuncusuydum. Tanrıya şükür ki bu olmuş. Belki bir orta saha oyuncusu olarak oynamaya devam etseydim, bugün futbolda insanların tanıdığı Thiago Silva olmazdım.
2005 yılında tüberkülozla savaşın sırasında neler oldu?
Porto B için oynadığımda oldu, göğsümde çok fazla ağrı hissetmeye başladım. Arkadaşlarım Brezilya’da kız arkadaşımı ve ailemi özlediğimi söyleyerek bu konuda şaka yaptılar. Beş ay sonra bazı Portekizli oyuncularla Dinamo Moskova’ya imza attık. Sezon öncesi için Portekiz’e geri döndük ve ağrı daha da kötüleşti. Bir sürü tıbbi testten sonra tüberküloz olduğumu öğrendiler ama bana hemen söylemediler bu yüzden hepimiz Moskova’ya döndük. Sonuçları bana gösterdiklerinde ciğerlerimden biri tamamen sönmüştü. Sorun zaten diğerine de yayıldığından, doktor hemen dört ay hastaneye kaldırılacağımı söyledi ve bu beni çok etkiledi. Oda çok küçüktü, banyo diye bir şey yok duşta yerde sadece bir delik… Sonunda dört ay değil altı ay kaldım. İlk üç ayda kimseyi göremedim. Annem ve kız arkadaşım Rusya’ya uçtu. Aslında Isabelle benden ayrılmak için yola çıkmıştı ama bunu yapamadı! Brezilya’da her şeyi geride bıraktı ve biz hala birlikteyiz. Varlığı bana çok fazla güç verdi. Benden ayrılmış olsaydı halim ne olurdu kim bilir. Altı ay sonra hastaneden ayrılabildim ama hala tam iyileşememiştim. Esporte Clube Juventude’da menajerim olan, Dynamo’nun teknik direktörü Ivo Wortmann hayati bir müdahalede bulundu. O ve temsilcim, doktorun akciğerin bir lobunu almak için beni ameliyata götürmesine izin vermediler.
Bir dairem olan Portekiz’e döndüm ve iyileşmeme devam ettim. Bir tüberküloz uzmanı, sabahları kendimi yorgun hissedene kadar yarım saat yürümeyi ve ardından yeniden başlamamı tavsiye etti. Isabelle benimle bisikletle geldi ama dostum çok zor. Yeniden yürüme işine beş dakikada başlayamadım. Kendimi bitkin hissettim ama durmadım yavaş yavaş geliştim, sonra koşmaya başladım. Üç ay sonra iyileştim. Brezilya’ya döndüğümde çocukluk ekibim Fluminense’ye imza atma fırsatı doğdu. Beni imzalayanın Ivo olduğunu öğrendim. Ancak tam ilk maçımı oynamak üzereyken bileğimi sakatladım sonra Ivo kötü sonuçlar almasının ardından kovuldu. Onun için Dynamo ya da Fluminense’de oynamadım ama Ivo hayatımda büyük bir rol oynaması için gönderilen koruyucu bir melekti. [Silva’nın şimdi de gözleri doluyor] Hikayeyi kaç kez anlatsam da benim için hep çok etkileyici. Bir kez oynadıktan sonra Fluminense başlangıç oldu ve kendim için de asla arkama bakmadım. Sonra Milan geldi, PSG, şimdi de Chelsea. Ben ayrıca bir hayat şampiyonu olduğumu söylemekten büyük gurur duyuyorum!
(FourFourTwo Türkiye 2021 Nisan sayısından alınmıştır.)
Комментарии