Şampiyonlar Ligi ve Premier League’in futbola giriş yaptığı bu 10 yıllık dönemde orta sahanın öne çıkan oyuncularını inceliyoruz.
Futbol 1990’larda değişti. Avrupa Kupası kabuk değiştirdi ve Şampiyonlar Ligi doğdu. Aynı sezon İngiltere’de de Premier League, Birinci Lig’in yerini aldı.
Tüm bunlardan önce, İtalya’da keyifli bir Dünya Kupası vardı ve bu, Berlin Duvarı’nın yıkılmasından bir yıl sonra, Batı Almanya’nın kazandığı son büyük turnuvaydı.
1990’larda Brezilya ve Fransa da Dünya Kupası zaferleri yaşadılar ve bu 10 yıllık sürece harika bir futbol hakim oldu. 1990-99 yılları arasındaki en iyi orta saha oyuncularını sizler için hazırladık!.
35. Karel Poborsky
Karel Poborsky, Euro 96'da Portekiz'e karşı çok güzel bir aşırtma golü atmıştı ve Çek kanat oyuncusu, Wembley'de Almanya'ya karşı aldığı yenilgiye rağmen finalde Maçın Adamı olmuştu.
Aynı yaz Manchester United'a transfer olduktan sonra o kadar istikrar yakalayamadı ancak yine de 1990'ların ikinci yarısında Çek Cumhuriyeti, Slavia Prag ve daha sonra Benfica için iyi işler yaptı.
34. Enzo Francescoli
Enzo Francescoli, 30'lu yaşlarına kadar iyi bir performans sergiledi ve olağanüstü kariyerinin son demlerinde futbolseverleri etkilemeye devam etti.
Zarif oyun kurucu; Cagliari ile İtalya'ya gitmeden önce, 1990 yılında Marsilya'nın Avrupa Kupası'nda yarı finale yükselmesine yardımcı oldu. Daha sonra Uruguay'ı 1995'te Copa America'ya (kariyerindeki üçüncü) götürdü ve River Plate'e duygusal bir dönüşün ardından ertesi yıl Copa Libertadores'u kazandı.
33. Zvonimir Boban
Zvonimir Boban, AC Milan'da dokuz sezon geçirdi ve 1993/94'te Şampiyonlar Ligi'nin yanı sıra dört Serie A şampiyonluğu kazandı.
Mükemmel bir oyun görüşü ile pas ve kontrol yeteneğine sahip, yetenekli ve çalışkan bir orta saha oyuncusu olan Boban, aynı zamanda Fransa'da düzenlenen 1998 Dünya Kupası'nda Hırvatistan'ı üçüncü sıraya taşıdı. Celta Vigo'da kısa bir süre oynadıktan sonra Ekim 2001'de emekli oldu.
32. Carlos Valderrama
Carlos Valderrama, 1990 ve 1994 Dünya Kupası’nda Kolombiya adına etkileyiciydi. Ülkesini Copa America'da üçüncü sıraya taşıyıp yılın ilerleyen döneminde de Arjantin'i 5-0 yendikten sonra 1993'te Yılın Güney Amerikalı Oyuncusu oldu.
Bıyığı ve Afro saçıyla dikkat çeken oyun kurucu, Atletico Junior'u 1993 ve 1995'te Kolombiya şampiyonluğuna taşıdı. 111 kez forma giyip 11 gol attığı Kolombiya kariyerini, 1998'de noktaladı. Üstelik milli takımlar düzeyinde şimdiye kadar en çok asist yapan beşinci oyuncu oldu.
31. Dunga
Klasik bir Brezilyalı orta saha oyuncusundan oldukça uzak, fazlasıyla eski tarzda bir görev adamı olan Dunga, kendi ülkesinde görüş ayrılıklarına yol açtı ve ülkenin 1990 Dünya Kupası'nda Arjantin'e son 16'da mağlup olmasının ardından popülerliğini yitirdi.
Onun oyun tarzı, çok daha pragmatik olan bir Brezilya takımında pek çok kişi tarafından sıkıcı olarak görülüyordu. Ancak 1994'te kaptan olan defansif orta saha oyuncusu, Romario ve Bebeto'nun parlamasına izin veren sağlam bir omurga oluşturdu. Brezilya, Dunga ile beşinci Dünya Kupası'nı kazandı ve dört yıl sonra Fransa'da altıncısına da çok yaklaştı.
30. Fernando Redondo
Real Madrid ve Arjantin'de şık ve derin bir oyun kurucu olan Fernando Redondo'nun en unutulmaz anı, 2000 yılında Manchester United'a karşı yaptığı olağanüstü asistti. Ancak tabii ki 1990'lar boyunca elit bir orta saha oyuncusuydu.
2000 yılında Madrid taraftarlarının protestoları üzerine şaşırtıcı bir şekilde AC Milan'a satılan oyuncu, İtalya'daki ilk antrenmanlarından birinde ciddi bir sakatlık geçirdi ve bir daha asla eskisi gibi olamadı. Ayrıca Arjantin formasıyla sadece 29 kez forma giydi ve 1998'de teknik direktör Daniel Passarella'nın isteği üzerine saçını kesmeyi reddetti. Ancak 2016'da Arjantin Futbol Federasyonu’nun tüm zamanların en iyi 11'i arasında seçildi.
29. Emmanuel Petit
Emmanuel Petit, 1997'de Tottenham'la yaptığı görüşmelerin ardından Spurs'ün parasıyla taksiye binerek doğrudan Arsene Wenger'in evine gitmiş ve onun yerine Arsenal'a imza atmıştı.
Orta sahada Patrick Vieira'nın yanında oynayan Petit, Highbury'deki ilk sezonunda Arsenal'ın çifte kupa zaferine ulaşmasına yardımcı oldu. Aynı zamanda, 1998 Dünya Kupası finalinde Fransa’nın Brezilya'yı yendiği maçta ülkesi adına ilk maçına çıktı ve gol attı. Fena bir yıl değildi!
28. David Ginola
Fransa, 1998'de Dünya Kupası'nı kazandığında David Ginola, BBC'de yorumcu olarak çalışıyordu ve hayallerinin çalındığını söylemişti. 1993 yılında ön eleme aşamasında Fransızların, Bulgaristan'ın son dakikalarda attığı golde hatalı olması nedeniyle günah keçisi ilan edilmişti.
Ancak Ginola, 1990'larda PSG, Newcastle ve Tottenham için harika bir kanat oyuncusuydu. Real Madrid ve Barcelona ile adı geçen ve İspanyol basını tarafından "El Magnifico" lakabıyla anılan Ginola, 1999 yılında Johan Cruyff tarafından "dünyanın en heyecan verici oyuncusu" olarak adlandırıldı. Daha sonra Avrupa'nın elitlerinden birinde oynamadığı için pişmanlığını dile getirdi.
27. Andreas Möller
Andreas Möller, 1990 Dünya Kupası'nı ve Euro 96'yı kazanan Alman milli takımının bir parçasıydı. Ancak her ikisinde de finalde oynamamıştı.
Möller, 1996'da İngiltere'ye penaltıyı kazandırdı ancak Çek Cumhuriyeti maçında cezalıydı. Etkileyici hızı nedeniyle "Turbo Möller" olarak bilinen oyun kurucu, Juventus'un 1993'te UEFA Kupası'nı kazanmasına da yardımcı oldu. 1997'de Şampiyonlar Ligi'ni kazanan Borussia Dortmund'un da bir parçasıydı.
26. Juan Sebastian Veron
Juan Sebastian Veron, 1990'ların sonlarında Sampdoria, Parma ve Lazio'da başarılı sezonlar geçirdiğinde dünyanın en iyi orta saha oyuncularından biriydi.
Mükemmel teknik ve vizyona sahip, azimli ve sağlam bir fiziği olan Arjantinli oyuncu, forvet arkasında komplike bir role sahipti. Veron, Parma'nın 1998/99'da İtalya Kupası ve UEFA Kupası'nı kazanmasına yardımcı oldu ve bir sonraki sezon Lazio'yu şampiyonluğa taşıdı.
25. Rui Costa
Rui Costa, 2001 yılında AC Milan'a transfer olduktan sonra büyük kupalar kazandı. Ancak karizmatik Portekizli orta saha oyuncusunun en iyi yılları Fiorentina'da geçti.
Büyük Gabriel Batistuta'nın da yer aldığı unutulmaz bir takımda klasik bir 10 numara olarak hareket eden Costa, Fiorentina’ya birkaç İtalya Kupası şampiyonluğu ve bir İtalya Süper Kupa şampiyonluğu kazandırdı. Futbolu mükemmeldi.
24. Enzo Scifo
1986'da 20 yaşındayken Belçika'nın Dünya Kupası'nda yarı finale yükselmesine yardımcı olan Enzo Scifo, 1990'larda turnuvaya üç kez daha katıldı.
1990'da Uruguay'a karşı uzak mesafeden güzel bir gol attı ve bu, daha sonra 2002'de yapılan bir ankette Yüzyılın En Güzel 10. FIFA Dünya Kupası Golü seçildi. 1990'larda Monaco, Anderlecht ve Torino'da toplamda 84 kez forma giydi, 18 gol attı ve kupalar kazandı.
23. Marc Overmars
Marc Overmars, 1990'larda Ajax, Arsenal ve Hollanda için harika bir kanat oyuncusuydu.
1995'te Amsterdam deviyle Şampiyonlar Ligi şampiyonu olan Overmars, iki yıl sonra Arsenal'a katıldı ve 1997/98'de Arsene Wenger yönetiminde çifte şampiyonluk kazanan takımın bir parçası oldu. 2000 yılında Barcelona'ya gitti ve Katalan kulübü için zor olan bu süreçte eski halinden esintiler sunamadı.
22. Diego Simeone
Cesur, kararlı ve son derece rekabetçi olan Diego Simeone; azimli, çok yönlü bir orta saha oyuncusu olarak her maçı yüreğini koyarak oynadı.
Simeone, 1990'larda zirveye ulaşmıştı: 1996'da Atletico Madrid'i La Liga ve Copa del Rey'de çifte kupa zaferine taşıdı. Pisa, Sevilla, Lazio ve Inter'de başarılı sezonlar yaşadı. Aynı zamanda Arjantin formasını 108 kez giydi ki bunların çoğu bu 10 yıllık süreçte geldi, 1991 ve 1993'te Copa America kazandı.
21. Luis Enrique
Luis Enrique, 1991'de Real Madrid'e imza attı ancak beş yıl sonra sözleşmesinin sonunda Barcelona'ya geçerek El Clasico’da taraf değiştirmiş oldu.
Enrique’nin en iyi yılları Camp Nou'da geçti; burada birçok farklı pozisyonda oynadı ancak bir ofansif orta saha oyuncusu olarak zirveye çıktı. Birçok gol attı ve 1990'ların sonlarında Katalan devinin kazandığı kupalarda pay sahibi oldu. Ayrıca İspanya ile üç Dünya Kupası'nda yer aldı. 1994'te ülkesinin İtalya'ya 2-1 yenildiği maçta Mauro Tassotti'nin dirseği yüzünden kan içinde kalmasıyla akıllarda yer etmişti.
20. Robert Prosinecki
Robert Prosinecki, tarihte Dünya Kupası'nda iki farklı ülke adına gol atan tek oyuncu olarak öne çıkıyor: 1990'da Yugoslavya için, sekiz yıl sonra da Hırvatistan için gol attı.
Ortada veya sağda oynayabilen ofansif bir orta saha oyuncusu olan Prosinecki, olağanüstü bir tekniğe ve mükemmel bir görüşe sahipti. Kızılyıldız ile Avrupa Kupası'nı kazandıktan sonra 1990'larda Real Madrid ve Barcelona'da da forma giydi. Kariyerinin son demlerinde Portsmouth'ta bir sezon geçirdi.
19. Paul Gascoigne
Paul Gascoigne, 1991 FA Cup finalinde Nottingham Forest'tan Gary Charles'a diz hizasında yaptığı tehlikeli faulün ardından çapraz bağlarını kopardıktan sonra bir daha asla “eski Gascoigne” olamadı.
Gazza, 1990 Dünya Kupası'nda yarı finale yükselen İngiltere'nin yıldızıydı ve finali kaçırmasına yol açacak sarı kart gördüğünde gözyaşlarına boğulmuştu. Zaten Bobby Robson'ın takımı penaltılarda kaybetmişti. Gascoigne, Lazio'da ve Rangers'ta unutulmaz anlar yaşadı ve Euro 96'da İskoçya'ya karşı harika bir vole attı ancak sakatlığından sonra onda bir şeyler eksilmiş gibiydi.
18. Roy Keane
Roy Keane, 1993 yılında Manchester United'a imza attı ve Sir Alex Ferguson yönetimindeki kulübün başarısında büyük bir rol oynadı, savunmasına yardımcı oldu ve takımı orta sahadan ileri taşıdı.
İrlandalı oyuncu, United'ın 1998/99'daki üç kupalı sezonunda çok etkiliydi ve bir önceki sezonda yaşadığı ciddi sakatlığın ardından takımın en iyi anlarında kaptanlık yaptı. Çoğu zaman Juventus'a karşı geri dönüşü başlatmasıyla hatırlanan oyuncu, sezon boyunca olağanüstü bir performans sergilemişti. Keane, 2002'deki Dünya Kupası'ndan önce kadrodan çıkarılana kadar United ve İrlanda için inanılmaz bir oyuncuydu.
17. Patrick Vieira
AC Milan’da neredeyse hiç kullanılmayan Patrick Vieira, Arsene Wenger tarafından transfer edildi ve 1990'ların sonlarında Arsenal'da hızla bir kahraman haline geldi.
Savunma yapabilen, müdahale edebilen ve atakları başlatabilen agresif bir iki yönlü orta saha oyuncusu olan Vieira, aynı zamanda bazı önemli gollerle de ortaya çıktı ve takımının orta sahasında tam bir liderdi. Kuzey Londra'daki hızlı yükselişi onu Fransa'nın planlarına dahil etti ve 1998 Dünya Kupası finalinde yedek oyuncu olarak yer aldı.
16. Edgar Davids
Edgar Davids de AC Milan'da zor forma bulan oyunculardan biriydi ancak sert mücadeleler yapan dinamik defansif orta saha oyuncusu; kendi neslinin en iyilerinden biriydi ve kısa sürede Juventus'ta kalitesini gösterdi.
Ajax ile Şampiyonlar Ligi şampiyonluğu kazanmış olan Davids; Juventus’ta başarılarla dolu altı buçuk sezon geçirdikten sonra Barcelona, Inter, Tottenham, Crystal Palace ve Barnet'ta forma giydi. Ayrıca Hollanda adına 74 kez boy gösterdi.
15. David Beckham
David Beckham, 1996 yılında Wimbledon'da Manchester United'ın orta çizgisinden attığı muhteşem golle dünyanın dikkatini çekti.
Beckham, United adına orta sahanın sağında mükemmel bir performans sergiledi ve kenardan gönderdiği harika toplarla çok sayıda gole katkı yaptı. Kısa sürede İngiltere için de önemli bir oyuncu oldu. 1998 Dünya Kupası'nda Arjantin'e karşı gördüğü kırmızı kart nedeniyle aldığı korkunç eleştiri ve tehditlerin ardından hem kulübü hem de milli takımı adına daha güçlü bir şekilde geri dönmeyi başardı. United'ın 1998-99'da üç kupayı kazanmasında da kesinlikle kilit rol oynadı.
14. Clarence Seedorf
Agresif, güçlü, teknik açıdan yetenekli ve gol içgüdüsüne sahip bir oyuncu olan Clarence Seedorf, orta sahanın herhangi bir yerinde görev yapabilir ve oynadığı üç kulübün de (Ajax, Real Madrid ve AC Milan) Şampiyonlar Ligi'ni kazanmasına yardımcı olabilir.
En iyi günlerinin çoğunu 1900’larda izlediğimiz Seedorf’un Atletico’ya 35 metreden attığı gol, o dönemin en önemli olaylarından biri olmuştu. Seedorf ayrıca Hollanda milli takımının formasını da 87 kez giydi.
13. Ryan Giggs
Ryan Giggs, Manchester United'daki ilk maçına 1991 yılında 17 yaşında çıktı ve Old Trafford'daki olağanüstü kariyerinde akıl almaz bir biçimde 963 kez forma giydi.
1990'lı yıllarda temposu ve göze hoş gelen hareketleriyle öne çıkan parlak bir kanat oyuncusuydu. Ünlü ‘92 Sınıfı’nın hepsinden daha uzun süre takımda kaldı. Üç kupaya giden yolda Giggs, 1999 FA Cup yarı finalinde Arsenal'a karşı uzatmalarda inanılmaz bir gol attı ve aynı zamanda 1999 Şampiyonlar Ligi finalinde United'ın Bayern Münih'e karşı son dakikalarda skora denge getiren golünde Teddy Sheringham'a asist yaptı.
12. Frank Rijkaard
İki yıl önce Avrupa şampiyonu olan Hollandalılar, 1990 Dünya Kupası'nda hayal kırıklığı yaratmıştı ve Frank Rijkaard'ın gerginliği, Hollanda'nın Batı Almanya'ya yenilmesi sırasında Rudi Völler'le girdiği münakaşada patlak verdi.
Ancak Rijkaard yine de harika bir oyuncuydu. Zarif defansif orta saha oyuncusu, Mayıs 1990'da Milan’ın Benfica'yı yenerek Avrupa Kupası'nı kazandığı maçta takımının tek golünü attı. İtalya'daki son iki sezonunda, Ajax'a dönüp yetenekli bir genç takıma liderlik etmeden önce, Milan'ın iki Serie A şampiyonluğu kazanmasına yardımcı oldu. Rijkaard, oyuncu olarak son sezonunda iki Hollanda şampiyonluğu ve Şampiyonlar Ligi zaferi yaşadı.
11. Paul Scholes
Paul Scholes, 1990'ların sonlarında Manchester United'ın harika orta sahasının en mütevazı üyesiydi. David Beckham gibi gösterişli değildi, Ryan Giggs gibi top süremezdi ve kesinlikle Roy Keane gibi sert müdahalelerde bulunamıyordu. Ama o bir dâhiydi.
O takımdaki en iyi oyuncunun kim olduğu sorulduğunda, eski takım arkadaşlarının cevabı neredeyse her zaman Scholes oluyor. Yaratıcı, golcü ve harika bir pasör olan Salford doğumlu utangaç orta saha oyuncusu, United takımının başarılı olmasını sağladı. Aynı zamanda İngiltere milli takımı adına da başarılı oldu. Ancak çoğu zaman pozisyonu dışında oynatıldı ve uluslararası kariyerini kısa kesmek durumunda kaldı.
10. Didier Deschamps
Eric Cantona, Deschamps’ın topu geri kazanmak ve daha yetenekli takım arkadaşlarına vermek için her zaman doğru yerde olduğunu vurgulamak için takım arkadaşını “hamal” olarak tanımlamıştı.
Bunda bir parça doğruluk payı olabilir ama Deschamps hem Fransa hem de kulüp takımları için defansif bir orta saha oyuncusu olarak son derece etkiliydi. 1998 Dünya Kupası şampiyonluğunda Fransa’nın kaptanlığını yaptı ve Euro 2000 şampiyonluğunu elde etti. Etkileyici bir kariyerle Marsilya ve Juventus'un Şampiyonlar Ligi zaferlerine katkıda bulundu.
9. Diego Maradona
Diego Maradona 1990'da hala dünyanın en iyi orta saha oyuncusuydu ancak Arjantin efsanesi için gidişat bundan sonra oldukça hızlı bir şekilde düşüşe geçmişti.
Napoli'yi üç yılda ikinci kez Serie A şampiyonluğuna götüren, Arjantin'i de bir Dünya Kupası finaline taşıyan Maradona, ertesi sezon kokain kullandığı için bir menedilme durumuyla karşı karşıya kaldı. Kendi ülkesinde Newell's ve Boca Juniors'ta oynamadan önce 1992'de Sevilla'da boy gösterdi ama eskisi gibi değildi. Sonrasında Amerika Birleşik Devletleri'ndeki 1994 Dünya Kupası'nda yasaklı madde için yapılan test sonucu yine pozitif çıktı.
8. Gheorge Hagi
Gheorghe Hagi, 1990'lar boyunca Romanya'nın kahramanıydı ve ülkesinin art arda üç Dünya Kupası'nda eleme turlarına çıkmasında başrol oynamıştı.
Hagi’nin kariyerindeki muhtemelen en unutulmaz an 1994'te üç gol atmasıyla gelmişti. Bunlar arasında Kolombiya'ya karşı 35 metrelik harika bir şutla gelen gol ve son 16'da Arjantin karşısında aldıkları 3-2'lik sürpriz galibiyette attığı gol de vardı. Milli takım kariyerini 2000 yılında 124 maçta ve 35 maçta forma giymiş olarak noktaladı. 1990'ların sonlarında Galatasaray'ı Avrupa’da ve Türkiye’de şampiyonluklara taşıdı. 1990'ların başlarında hem Real Madrid hem de Barcelona’da forma giymişti.
7. Dejan Savicevic
Dejan Savicevic antrenmanlardan nefret ediyordu ve tartışmalı kariyerinde neredeyse tüm antrenörleriyle arası bozuldu; ancak Karadağlı orta saha oyuncusu olağanüstü bir futbolcuydu.
Mükemmel bir vizyona ve benzersiz bir top sürme yeteneğine sahip bir oyun kurucu olan Savicevic, 1990'ların başında Kızılyıldız Belgrad ve AC Milan'ın Şampiyonlar Ligi zaferlerinde rüştünü ispatladı. Aynı zamanda 1991'de Ballon d'Or ikincisiydi. Ancak “tembelliği” ve istikrarsızlığı nedeniyle ağır eleştiriler aldı. Yine de havaya girdiğinde inanılmazdı.
6. Thomas Hassler
1990'larda Almanya'da kısa boylu bir ofansif orta saha oyuncusu olan Thomas Hassler, 1990'da Dünya Kupası'nı kazandı ve Euro 96'da şampiyon oldu.
Hızlı ayakları, sürati, iyi oyun görüşü ve mükemmel tekniğiyle Hassler; üst düzey top sürme, asist yapma ve gol atma becerisine sahipti. Bir serbest vuruş uzmanı olan Hassler, 101 uluslararası maçta 11 gol attı. Ancak onun yeteneğine sahip bir oyuncu için alışılmadık bir şekilde kulüp kariyerinde hiçbir kupa kazanamadı; Köln, Juventus, Roma ve Karlsruher'de beş kez ikinci oldu.
5. Michael Laudrup
Michael Laudrup, 1989 yılında Juventus'tan Barcelona'ya geldi ve Johan Cruyff'un Rüya Takımı'nın bir parçası olarak kariyerinin en iyi futbolunu oynadı, Katalan kulübü için orta saha ve hücumda birçok rol üstlendi.
Laudrup, Barça'nın 1992'de üst üste dört La Liga şampiyonluğu ve ilk kez bir Avrupa Kupası kazanmasında kilit rol oynadı. Ancak Cruyff'la arası bozulduktan sonra 1994'te Real Madrid'e transfer oldu. İlginçtir ki El Clasico'da hem Barça hem de Madrid'in aldığı 5-0'lık galibiyetlerde kazanan tarafta yer aldı. Takımın şansının zayıf olduğuna inandığı için Danimarka'nın Euro 1992 şampiyonluğunu kaçırdı. Ancak daha sonra milli formaya geri döndü ve ülkenin şimdiye kadarki en iyi oyuncusu olarak kabul edildi.
4. Luis Figo
Rivaldo bir keresinde Luis Figo'nun Brezilyalı olsaydı çok daha fazla şöhrete sahip olacağını söylemişti. 1990'ların sonlarına doğru Portekizli oyuncu belki de dünyanın en iyi oyuncusuydu ve Barcelona taraftarları tarafından çok seviliyordu.
Bu aşk, Figo’nun kimsenin aklına gelmeyeni yapıp 2000 yılında Real Madrid'e transfer olmasıyla nefrete dönüştü. Portekizli oyuncu o yıl Ballon d'Or'u kazandı ve genel olarak iki kulüpteki istatistikleri de birbirine yakındı. Real'de Şampiyonlar Ligi'ni de kazandı ama Camp Nou'dayken muhtemelen daha iyi bir oyuncuydu.
3. Rivaldo
Rivaldo, vatandaşları Ronaldo veya Ronaldinho'nun karizmasına sahip olmayabilir. Ancak Brezilyalı, 1990'ların sonunda inanılmaz bir oyuncuydu ve kesinlikle her yerden gol atabilirdi.
1990’ların sonuna doğru Barcelona'nın arka arkaya La Liga şampiyonluğu kazanmasına yardımcı oldu. 1999'da Brezilya ile Copa America'yı kazanan Rivaldo, Ballon d'Or'u kazandı ve aynı zamanda FIFA Dünyada Yılın Oyuncusu seçildi. Brezilya için tüm zamanların en iyilerinden biri olarak öne çıkıyor.
2. Lothar Matthaus
Lothar Matthaus, 1990 Dünya Kupası'nda Batı Almanya'nın kaptanlığını yaptı ve kupaya giden yolda dört gol atarak büyük pay sahiplerinden biri oldu.
Matthaus, İtalya'da Inter’de oynuyordu ve daha sonra bunun Dünya Kupası'nı kendi evinde oynamak gibi bir şey olduğunu söylemişti. Diego Maradona'nın düşüşünden sonra, muhtemelen dünyanın en iyi orta saha oyuncusuydu ve 2000 yılına kadar oynamaya devam etti. Bayern Münih'te dikkatleri üzerine çekerek üç yıllık bir aradan sonra milli takıma geri döndü ve kariyerini 150 maçta 23 golle noktaladı.
1. Zinedine Zidane
Zinedine Zidane, 1998 Dünya Kupası finali geldiğinde iyi tanınan bir oyuncuydu ancak onun ve takımının Fransa'nın Brezilya'ya karşı oynadıkları gösterişli mücadeleyi kazanmaları beklenmiyordu.
Zarif olduğu kadar kararlı da olan Zizou'nun başka fikirleri vardı. Ülkesi adına kendi sahasında inanılmaz bir galibiyet elde etmek için Claudio Taffarel'i iki kafa vuruşuyla mağlup etti. Fransa, Euro 2000'i de kazanırken Zidane yine en iyi performansını sergiledi. Real Madrid'e transferi daha sonra gerçekleşti ancak 1990'ların sonunda Juventus ve Fransa ile Zidane, zaten dünya şampiyonuydu.
Kommentare